Çilsal: Plansızlık belediye teşkilatı içerisinde hukuk dışı menfaat grupları yarattı

Bodrum, son yıllarda plansız yapılaşma ve yoğun talep nedeniyle, çevresel sorunlar, kıyıların kullanımı, trafik, su ve gettolaşma gibi sorunların merkezi duruma geldi. Bu sürecini değerlendiren Çilsal, “Bodrum’un söz sahipleri karanlık güçler olacak” ded

Dosya: Kentleşen Bodrum 

Hazırlayan: Selçuk Arslan

 

EGE ALTERNATİF - Turizmin başkenti veya mavi cennet olarak tanımlanan Bodrum Yarımadası, son yıllarda inşaat sektörünün arsız şantiyesi haline geldi. Hızla kentleşme sürecine giren ve bu sürecin beraberinde getirdiği niteliksiz yapılaşma artık Yarımada’nın tüm mahallerini, kıyılarını kanser gibi sarıp bitiriyor. Bodrum kimliğinden uzak, tarihi dokuyu hiçe sayan denetimsiz, plansız kentleşme süreci Mavi Bodrum algısını betona gömüyor.

 

Kentleşme kıskacında olan ve imarlı arazilerin tükendiği Bodrum’da potansiyel inşaat alanları artık kamuya ait alanlar, meralar, zeytinlikler, Ormanlar ve hazine arazileri. Bu alanlar T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı gibi kurumlarca gün be gün imara açılmakta.  Hal böyle olunca deniz kıyısından başlayıp yamaçları aşan konut çöplüğü; Bodrum’da çöp sorunu, su ve arıtma gibi altyapı sorunlarını da katlayarak beraberinde getiriyor.

 

Bodrum’un hızlı değişimini, gelecekteki tehlikeyi ve kentleşme süreciyle ortaya çıkan sorunları mercek altına alarak, konuyu uzman isimle masaya yatırdı. 

 

Yaşanabilir bir Bodrum hayaline sahip çıkan ve onun mücadelesini veren isim olan araştırmacı yazar ve hukukçu Mehmet Çilsal, yaşanan sorunları daha geniş bir çerçeve çizdi Bodrum için. Bodrum’un plansız yönetildiğine dikkat çeken Çilsal, geldiğimiz noktada artık plan yapılması halinde bile  Bodrum’un uğradığı tahribatın önlenemez olduğunu söylüyor.

 

Çilsal, göre en büyük sorun ise Bodrum’un rant ve karanlık güç odaklarına teslim olmuş olmasıdır.  Çilsal,  şöyle devam ediyor; “Bodrum yarım adasına artık karanlık kirli güçler var.  Bunları kovsanız da gitmezler. Dolasıyla Bodrum’un ilerdeki söz sahipleri, seçim tahin edicileri efendileri bu karanlık güçler olacak. Bu süreç o yöne doğru gidiyor. Ve bu düzenin, büyük sermayenin çarkına herkesi girecek.”

 

  1. Bodrum’daki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kadar yapılaşma yoğunluğunun temel nedeni nedir?

 

 

Esasında, 1980 yılındaki turizmi teşvik kanunu ile başlayıp 24 Ocak Kararları ile yani askeri darbe kanunlarıyla desteklenen bir süreç Bodrum açısından bilhassa en bariz örnektir. Nedir bu? Tabiat güzellikleri nedeniyle bulunduğu coğrafi yapı nedeniyle inanılmaz bir yapılaşma söz konusu oldu ve bunun önü açıldı. İnsanlar kendi hayatlarından tarım, köylülük gibi ya da kıt kanat geçiniyorken, turizmle tanışmaya başladılar.  Bu süreçte sahip olunan tapulu, özel mülk arazileri satıldı ve son 40 yıl içinde tükendi.

 

Yani 12 Eylül’ün getirdiği yasalar neyi ektiyse onu biçti.  Belki Türkiye’de tek örneğidir. Bodrum Yarım Adası bir zamanlar 9 belediye ile yönetildi. 2015 yılında sonra tek belediye oldu. Geriye doğru baktığımızda 1980 yılında itibaren bu süreç 40 yıllık süreç plansızlık dönemidir.

 

Yani partisi ne olursa olsun fark etmez.  Bu plansızlık dönem yerel nüfus, bürokrasi ve yerli sermaye sahipleri üçgeninde bir iş birliği oluşturdu. Bu iş birliği Bodrum’u ada adeta lime lime doğradı ve betonlaştırdı. Özetle en büyük etken plansız büyüme oldu. Plansız büyüme, plansız kentleşmeyi getirdi ve bunun temeli de 1980 yılında atıldı.

 

“PLANSIZLIK BELEDİYE TEŞKİLATI İÇERİSİNDE HUKUK DIŞI MENFAAT GRUPLARI YARATTI”

 

  1. Peki bu durum nasıl düzeltilir sizce? Atılması gereken adımlar nelerdir?

Gelinen noktada artık planda da yapılsa bu gidişata, bu yaşanmışlıklara çare olamayacak. Bodrum için düzeltilmesi mümkün olmayan bir noktadayız artık. Tek belediye olmadan önce 10’ yakın belde belediyesinin birbirine aykırı planları vardı. 50’ye yakın plan daha sonra birleştirildi fakat 3 yıl geçmesine rağmen henüz ortada bir sonuç yok.

 

Bodrum’u yöneten insanlar, plansız yönetti. Plansız yönetmeyi sevdi ve yönetti. Bu plansızlık belediye teşkilatı içerisinde hukuk dışı menfaat grupları yarattı. Bu gruplar birbirlerine bilen artık ahlakı boyutu ada aşıp bunlar meşru normal gözüyle bakan bu anlayışa sahip bir kadrolaşma oluştu belediye yapısında.

 

  1. Geçmiş dönemlerde nasıl bir işleyiş vardı?

 

MEhmet Kocadon döneminden geriye dönük baktığımızda bütün projeler çıkar gruplarının elinden geçti. Çok sayıda projesi olan bir ilçeyiz. Kıyılarında turizme yönelik turizm yatırmaları adı altında gerçekleştirilen bir sürü proje var yarımada genelinde. Bunların en kötüsü 100 milyon dolar. Bunların bu süreçte ‘ÇED’ diye bir mevzuatları varken bütün bu projeler tabiyken belediyenin içinde bir ‘ÇED’ birimi yoktu. Hukukçular var ama bunlardan birisinin sorumluluğu altında çalıştırılacak bir birim yoktu.  Dolaysıyla yatırımcı dediğim kesim ‘Param var hukuk tanımama gerek yok, tanımazsam da olur’ deyip o projenin gerçekleştirilmesi için gerekli olan aşamaları yaşamadan süreci yürütüyor. Hatta Ankara düzeyinde bu aşamaları geçmeden bu duraklara uğramadan yatırımını gerçekleştiriş bir sürü yatırımcı var.

 

 

  1. Çarpık kentleşmeyi tetikleyen ne oldu sizce?

 

Dünyanın önemi şehirleri kentlerini planlar. Yüz yılı planlayan kentler var. Bodrum böyle bir planlama anlayışına sahip değil. Böyle bir anlayışı yok dolasıyla bir karambol içinde çarpık kentleşmeyi yaşıyor.  Kim düzenleyecek bunu bakanlık kim düzenleyecek yerel idare. Bu ikisi arasında koordineli bir biçimde olur. Bu planlama Bodrum’un geleceğinin planlaması gerekirken bu yapılmadı. Bu yapılmayınca önüne gelen istediği yere istediği şeyi yaptı. Var olan hukuk uygulanmış olsaydı Bodrum bugüne gelmezdi.

 

  1. Temel yanlış nerede yapıldı?

 

Arazilerin kıymetlenmesi buradaki vatandaşlar çileden çıkartı, daha doğrusu yoldan çıkarttı. Artık araziyle, toprak ile olan ilişkilerini kesmeye başladı insanlar. Buradaki insanlar iş birliğine razıydılar. Bu iş birliği sıradan bir işbirliği olmadı. Zaten belediyede örgütlenmiş bir çıkar grubu vardı.  Zabıtadan tutup fen işlerine,  imardan tutup tepedeki insanın da dahil olduğu bir organize işleyişinin olduğu dönemden geçtik. Geçmişte bu insanlar temiz eller diye bir yargılamadan geçse de sonuç alınamadı. Burada bir iş birliği var. Bu iş birliğini diyorum sermaye grubu, yerel halk ve bürokrasi arasında gerçekleşti. Süreç böyle ilerledi, bir iş ortaklığı, bir suç ortaklığı yapıldı.

 

  1. Bu süreç sonunda Bodrum’un geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bodrum’u bekleyen tehlike nedir?

 

Bodrum artık geri dönülmez noktada. Bodrum’da var olan alanlar kamusal veya ormanlardan oluşmaktadır. Bu alanlar da hazine arazisidir. Hiçbir şey yapılmamış boş, özel arazi kalmadı. Bodrumda. Peki nereye gidecek? Bence vilayet olmaya doğru gidiyor. Ama bu vilayet olma yeniden o idari sınırların da belirleneceği şekilde muhtemelen Gökova’ya doğru uzayacak. Bu süreç kıyıların tamamen istila edildiği süreç demektir. Özellikle bu alanlarda kalan arazilerin toplandığını da hepimiz biliyoruz. Rus sermayesinin, Katar emirlerinin bu alanlarda yatırımları mevcut. Bu alanları alanların hepsi ülke düzeyinde tanımış isimlere ait. ‘Bu süreç nereye gidiyor?’ diye soracak olursanız. Bu süreç hukuksuzca kazanç elde etmiş büyük sermayenin küresel sermaye ile birlikte Bodrum’u bir vilayete çevirme sürecine doğru gidiyor. Bodrum Yarım Adasını Gökova’yı da içine alacak şekilde bir şehirleşmeye doğru gidiyor. Bu süreç önlenmez bir hale gelmiş durumda. 

 

   

“GE"GENEKSEL AKDENİZ MİMARİSİ UNUTULDU”

 

  1. Kentleşmenin yaşandığı öylesi bir ortamda geleneksel Bodrum Mimarisinin sürdürülebilirliği nasıl sağlanmalı?

 

Artık bir Bodrum’un doğasından, Bodrum’un mimarisinde söz etmek imkânsız. Zaten gördüğünüz gibi yeni projeler bir kutu gibi. Geleneksel Akdeniz Mimarisi unutuldu artık. Oysa bu mimari saygıyı hak ediyor.  Yapılan tüm projeler geleneksel mimariye uymayan bir yapıda. Yoğun yapılaşma ise birlikte Bodrum Mimarisi karakteristik özelliğini yitirdi.

 

 

  1. Mega projeler için dikkat çeken tespitiniz ne oldu? Ortada bir hukuksuzluk varsa neden önüne geçilmiyor Sizce?

 

Mega projeler için ortak özellik hukuk tanımıyor olmaları. Artık biz projelerin hukuksuzluğunu tespit ettikten sonra Ankara’dan birileri gelip  ‘Sen hukuksuzsun, ÇED’in iptal edildi,  bu projeyi yapamazsın, yapmak istiyorsan, şunu vereceksin bunu vereceksin’ söyleminde bulunuyorlar. Yani hukuksuzluğu ranta çevirmiş durumda bürokrasi. Biz hukukçular, eğri, büğrü, yanlış projelere karşı mücadele başlatıp kazanırken bir an da kendimizi birilerinin oyunu içinde bulabiliyoruz. Yani bir anda bu güçlere katkı sağlıyormuşuz gibi algılanıyor. Örneğin; Salih bezici projesinde yıkım oldu. Proje birilerinin fazlaca ilgisini çekti.  Mevcut bürokrasi de enteresan ilişkiler içindeymiş. Yıkımlar sonrası Paris’te bürokrasi ile birileri bu adamın tepesine çökülmüş ve proje elinden alınmak istenmiş.

 

            “UYUŞTURUCUN EN ÇOK TÜKETİLDİĞİ MERKEZ HALİNE DÖNÜŞÜYORUZ”

 

  1. Kentleşme, hukuksuzluk ve rantın nasıl bir Bodrum yarattı?  ‘Çökme olaylarını nedeni bunlar mı?

 

Bodrum hukuksuzluğa kurban oluyor. Çarpık kentleşmenin getirdiği bir sonuç olarak, memleketin kirli sermayesi, karanlık sermayesi buralarda oteller yapılmak suretiyle yatırımlara dönüştürülüyor.  Bodrum yarım adasına artık karanlık kirli güçler var.  Bunları kovsanız da gitmezler. Dolasıyla Bodrum’un ilerdeki söz sahipleri, seçim tahin edicileri efendileri bu karanlık güçler olacak. Bu süreç o yöne doğru gidiyor. Ve bu düzenin, büyük sermayenin çarkına herkesi girecek.

Yalıkavak Marina Türkiye’nin esrar ve eroin merkezi olduğunu gelen itiraflarla öğreniyoruz. Bu ne demektir. Çarpış bir kentleşme ile birlikte uyuşturucun en çok tüketildiği merkez haline dönüşüyoruz. Çarpık kentleşme ve suç örgütlerinin varlığı Bodrum’daki sosyal ve kentsel dokuyu bozmuştur.  Bu yerel insanların sosyal ve kültürel hayatları bozuldu.

 

 

  1. Yaşanabilir bir Bodrum için atılması gereken adımlar nelerdir? Yerel yönetimin çalışmaları ne doğrultuda?

 

Ben Ahmet Aras ve yönetimini destekliyorum. Bodrum’un liyakatsiz insanlarca yönetilmesinden bıktık.  Dolaysıyla koruma dilli kullanan, ‘ekosistem’ diyen  ‘çevre’ diyen ‘başak bir Bodrum’ dilli kullanan tek başkan Ahmet Aras oldu. Aras, bu anlamda bu ferahlatıcı bir durumda lakin kadrosu yetersiz ve gücü yetmez. Ahmet Aras, başkan olarak emir verdiği halde yerine getirmeyen bir yapı var belediyede. Alt kadro Aras’ın sözünü dinlemiyor. Daha yeni bir arkadaşımın kendi sitesinde yasadığı olan benim için unutulmaz. 250 kişilik bir yapı 100 tanesini buraya koy 1400 tanesi kaldır at. ‘İktidarlar geçici, biz kalıcıyız’ diyen bir yapı var.  Bu böyle olmaz radikal bir dönüşüm söz konusu olmalı bence.  Bundan sonraki belediye başkanı Bodrumlu olmasın.  Hukuktan taviz vermeyecek sermayeye kuyruk salamayacak duruşu sağlam yarım adanın var olan kültürel mirasını korumaya kararlı bir idareci veya bir belediye yönetimi oluşturmak lazım.

 


07.01.2022 11:20:00