Hukuk davasında 2 ayrı bilirkişi heyeti inceleme yapmıştır. Her iki raporda ceza davası bilirkişi raporunda tespit edilen, kıyıda ve deniz dibinde yapılmış tahribat konusunda aynı görüştedir.
04.04.2019 tarihli bilirkişi raporu sonuç bölümünde “Dava konusu taşınmazların deniz cephesinde yapılan kazı, hafriyat ve dolgu çalışmalarının zaman için süreklilik arz etmesi”, dava tarihi ile keşif tarihi arasında kıyı bölgesinde yapılan çalışmaların durmaksızın devam etmesi sebebiyle kıyı kenar çizgisi içerisindeki dolgu alan dosya içindeki teknik evrak ve uydu görüntüleriyle hesaplanabilmiştir.” Olarak belirtilmiştir. Yani hukuksuzluk tespit edilmesine, ceza verilmesine rağmen bilirkişi incelemeleri sırasında dahi kıyıdaki kıyım fütursuzca devam etmiştir. 20.12.2020 tarihli rapor sonuç bölümünde de diğer bilirkişi raporlarıyla aynı şekilde “dava konusu alanda doğal yapının bozulduğu belirtilmiş , kıyıda düzenleme adı altında yeni aynalar, rampalar oluştuğu, bunların sonucu çıkan malzemenin büyük bir kısmı denizin içinde dolgu olduğu, dava konusu kıyı kenar çizgisi içine ve denize yapılan müdahalenin eski hale getirilmesinin mümkün olmadığı, deniz altında 27 metre derinliğe kadar deniz altı dolgusu yapıldığı, yapılan dolgunun deniz dip yapısının özelliğini ve yapısını bozduğu, özellikle posedenia ( deniz çayırları) üzerinde tahribata neden olduğu tespit edildiği “ belirtilmiştir. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile korunan deniz çayırları ( posedenialar) ve yaşam alanları tamamen tahrip edilmiştir. Proje sahibi firma Hukuksuz , izinsiz müdahaleleriyle tüm bu tahribatlara neden olduktan çok sonra DHTA alanların iskele, dolgu, kıyı düzenlemesi olarak kullanmak amacıyla Bodrum Milli Emlak Müdürlüğü’ ne müracaat etmiştir ve 14.11. 2018 tarihinde gerekli imar planlarının yapılmasını için “ön izin sözleşmesi “ imzalanmıştır. Ama ön izin şartlarını da yerine getirmeden devam etmişlerdir.” Diye konuştu.
Höcek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün bu gerçekler ortada iken Firma; sanki hiçbir dolgu, işgal vb yapmamış gibi dolgu ve iskele yapımı için önceden yapması gereken süreci başlatmış ve “ Yapacağız, Koruyacağız ….vb.” kopyala , yapıştır yöntemiyle bir ÇED dosyası hazırlamış ve Halkın Katılımı Toplantısı pandemi ortamında yapılmıştır. İtirazlarımız da kabul görmemiştir. TMMOB Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği, Bodrum Kent Konseyi , STK.lar itiraz dilekçelerini ekleriyle komisyona teslim etmiştir. Firma tarafından ÇED İDK ya sunulan son ÇED dosyasında bir değişiklik yapılmış; inşaat alanlarının kıyı kesiminde kalan ve DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDA OLAN ALAN’la ( DHTA) ilgili DOSYAYA KONU PROJE KAPSAMINDA; “Herhangi bir dolgu faaliyeti ve iskele yapılmayacaktır” “ Rekreatif alan olarak düzenlenip, herkesin kullanımına açılacaktır” olarak belirtilmiştir. Bu dosyaya da Bodrum Kent Konseyi olarak itirazlarımızı ilettik. Halbuki fiili durumda DHTA olan alanda yasalara aykırı olarak dolgu , düzenleme 2016 yılından başlayarak yapılmış ve Çevresel Etkileri Açısından geri dönüşü mümkün olmayan tahribata neden olmuştur. Bu nedenle aleyhlerine davalar açılmıştır. 2016 yılından beri ilk kaya parçasının denize atılmaya başladığı andan itibaren; doğanın, yaşam alanlarımızın yok edilmesine, hukuksuzluğa karşı çıkarak M.B.Ş.Belediyesi, Bodrum Belediyesi, Ç.Ş.B. ve İl Müd. , savcılık nezdinde şikayet ve itirazlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. ÇED İDK ya yaptığımız itirazlarımızla ilgili henüz sonuç almadığımız bu süreçte dahi proje sahibi firma izinsiz, hukuksuz, yasaları çiğneyerek işlemlerine devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Muğla Valiliği, Muğla Büyükşehir Başkanlığı, Bodrum Belediye Başkanlığına görevlerini hatırlatıyoruz, yetkili kurumlar yasal ve idari süreçleri başlatıp, gereğini yapmadıkları takdirde haklarında suç duyurusunda bulunacağımızı bildiriyoruz.”