Sevcan Sultanoğlu (en sağdaki), iki çocuğu, anne ve babası ile birlikte Bodrum’daki bir otelde kalıyor.
Deprem sonrası büyük bir yıkıntı yaşadıklarını anlatan Sultanoğlu, “Deprem sonrası 3 gün sokakta kaldık. İki kızım annem ve babam ile birlikte buraya yerleştirildik. Bir haftamız oldu. Çok bir şey yaptığımız yok. Sadece bekliyoruz” dedi. Memleketime dönmesi halinde kalacak yerlerinin olmadığını dile getiren Sultanoğlu, “Gidersem nerede kalacağım çadırda mı kalacağım? Eşim o çadırlarda nasıl iyileşecek? Ben burada kalmak istiyorum en azında evimiz yapılana kadar. Gerçekten her şeyimizi kaybettik. Çocuklarımın psikolojileri bozuldu.” İfadelerini kullandı.
“GELECEK KAYGISI, ÖLÜM KORUSU VE ÇARESİZLİK”
Depremin etkilediği Hayat’ın Samandağ İlçesi’nden Bodrum’daki otellere yerleştirilen 17 yaşındaki Haydar Erol da binlerce depremzede gibi önünü görememekten şikayetçi. Lise son sınıf öğrencisi olan Erol, depreme yaşadıkları 4 katlı binada yakalanmış. Deprem sonrası hasar gören evlerini terk eden Erol, 3 gün sokakta çadır olmadan kalmış ailesiyle. Yaşadığı yerden, arkadaşlarından ve sevdiklerinden geriye bir şeyin kalmadığını anlatırken gözleri dolan Erol, ise şöyle tarif ediyor: “Deprem sonrası hiç bir şey hissetmedim. Gelecek kaygısı, ölüm korusu ve çaresizlik. Duygularım karma karışıktı ve halen de öyleyim. Önümü göremiyorum ne olacağını bilemiyorum. Hiç bilmediğin yerdesin, her şeyden uzaksın, arkadaşlarım yok, sevdiklerim yok, öğretmenlerime ulaşamıyorum, vefat edenler var. Belki de alışmamız lazım am zor oluyor. Önümü göremiyorum ” Annesi ve kardeşiyle otelle yerleşen Erol’un babası ise enkaz kaldırma çalışmalarına destek amaçlı memleketinde kalmış.
“YAŞADIĞIM YERDE HAYAT KALMADI”
Erol kardeşlerin küçüğü Yunus Erol da abisiyle aynı kaderi yaşıyor. Depreme abisiyle kaldıkları odada yakalanan Yunus Erol, sağduyuları sayesinde hayata kaldıklarını aktardı. Deprem sonrası hasarlı evlerinden çıktıklarını söyleyen Erol, “Daha önce hiçbir deprem yaşamadık öldüğümü zan ettim. Deprem sonrası psikolojim bozuldu. Birçok yakınım arkadaşım öldü. Buraya ailemle yerleştirildik. Halen depremin etkisindeyim” dedi. Çaresiz bekleyişleri olduklarını aktaran Erol, “Sadece yaşadığıma şükür ediyorum. Geleceğimi göremiyorum. Şuan bekliyoruz ne olacağını bilmeden beklemek kötü bir duygu. Yaşadığım yerde hayat kalmadı. Birçok arkadaşımı kaybettim, anılarımı kaybettim” diyerek yaşadıkları ruh halini özetliyor.
Haydar Erol, yaşadığı yerden, arkadaşlarından ve sevdiklerinden geriye bir şeyin kalmadığını anlatırken duygulanıyor.
“DÖNSEK NEREYE GİDECEĞİ? NEREDE KALACAĞIZ?”
31 yaşındaki Ece Erol ise depremde şahit olduklarını unutamayanlardan birisi. Yaklaşık 10 günden bu yana otelde kalan Erol, depremde 17 yakınını kaybetmiş. Başlarını sokacak bir yer buldukları için şanslı olduğunu belirten Erol, yaşadıklarını asla ve asla unutmayacağını söylüyor. Şuan için yeni yaşamlarına dair bir belirsizliğin olduğunu söyleyen Erol, “Eşim memlekete ve enkaz çalışmalarına katılıyor. Biz kendi aramızda konuştuğumuzda hiçbir şeye karar veremiyoruz. Dönsek nereye gideceği? Nerede kalacağız? “ diye soruyor. Erol, ailesi de derem sonrası günlerce sokakta kalmışlar. Aile son olarak mahallede bir baraka bulup, battaniyelerle etrafını çevirmek suretiyle barınma ihtiyaçlarını karşılamış.
Ece Erol, başlarını sokacak bir yer buldukları için şanslı olduklarını söylüyor.
Ece Erol, deprem esnasında şehit olduklarını ise şöyle özetledi: Deprem sonrası evimiz kısmen yıkıldı. Deprem sonrası hiçbir yardım yoktu. Kuzenlerimin kaldığı bina çöktü. Onları kendimiz çıkarttık. İnsanların içebileceği bir su yoktu bile. Yine bir enkazda yaralımız vardı su istiyordu. Biz görüyorduk elini çıkarmış su istiyordu. Görevliler isin vermediler su vermemize. Birçok eşimiz dostumuz enkazın altında günlerce kurtarılmayı bekledi ekipler gelip ‘burası tehlikeli yaklaşmayın’ uyarısı yapıp gidiyorlardı. Yardımlar 4 gün sonra ulaştı Samandağ’a. Teyzem enkazın altında bağırıyordu ‘beni kurtarın’ diye. 7 gün sonra teyzemin cenazesini çıkarttılar. Ölülerimiz için kefen yoktu. Battaniyelere sarıp toplu olarak gümüldüler. Hatta aynı aileden olanlar tek çukuru üst üste gömüldükten sonra aile adına tek numara veriliyordu. Yani anlatılmayacak kadar kötüydü.”