Bari Köyceğiz’in tepelerindeki Sandras Dağı’na bir uzanayım, bir göz atayım dedim. Meğer oranın da derdi çok büyükmüş. Zaten Türkiye’nin dertsiz, sorunsuz yeri kalmadı gibi bir şey… Sandras Dağı karaçam ve sığla ağaçlarıyla kaplı, 2295 metredeki zirvesinde yazları bile kar olan, endemik bitki cenneti sayılan çok zengin bir floraya sahip. Bu yüzden Uluslararası Koruma Örgütü tarafından dünyanın 35 eşsiz doğal alanından biri olarak ilan edilmiş. Arkasında meşhur Kaplan Gölü var. Ayrıca dağın güneyinde Kapızbaşı (İspirli) gibi harika ve vahşi güzelliğe sahip bir kanyonu da mevcut. Türkiye’nin Rize’den sonra en çok yağış alan bu dağı, çok verimli su ve içme suyu kaynaklarıyla dolu, ki böyle bir zenginlik çok yerde yok. İşte böylesine değerli bir yeri biz maden ocaklarıyla rezil etmişiz. Bununla da yetinmemişiz ki mevcut 12 maden sahasının alanını şimdi daha da genişletmeye çalışıyoruz. Halk ayağa kalkmış, engellemeye uğraşıyor ama (ÇED raporu gerekli değildir) fetvasıyla rant yine inatla doğanın canına okuyor. Yazık ediyoruz memlekete. Su kaynaklarımızı tahrip ediyoruz. Endemik bitkilerimizin kökünü kurutuyoruz. Toprak örtüsünü sıyırıyoruz. Yaban hayatı bitiriyoruz. Bu ne vahşi bir istila, bu ne korkunç bir rant iştahı, bu ne bitmez tükenmez bir doğa katliamı? Çekin artık ellerinizi doğal güzelliklerden, doğal kaynaklardan, doğal zenginliklerden. Durun artık, yetti artık, sabrımızı iyice taşırıyorsunuz. Doğa katilleri Sandra Dağı’ndan hemen çekilsin..."