BEN KİMİM KİMLERİ VE NEYİ ANLATIYORUM

  • Nevavprestij


Merhaba, sevgili okurlarım. İlk yazımda kendimi tanıtmak istemedim. İlk önce benim hayata karşı olan bakış açımı görmenizi istedim.
Ben Yüksel Polat, ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı bir köyde 1996 yılının 12 Martın da dünyaya geldim. Liseye kadar olan eğitimimi Ağrı da tamamladım, ilk üniversitemi Niğde Ömer Halis Demir Üniversitesinde sanat tarihi okudum. Pedagojik formasyon eğitimi de alarak sanat tarihi öğretmeni olarak mezun oldum. Sanat tarihi üzerine yüksek lisans yapacaktım ama yüksek lisansı kazandığım halde yüksek lisans yapmaktan vazgeçip ikinci bir üniversite okumaya karar verdim. Şuan Uşak Üniversitesi iletişim fakültesinde Yeni Medya okuyorum. Yüksek lisansımı bu bölüm üzerine yapmaya karar verdim, çünkü Yeni Medya yeni açılan bir bölüm ve akademisyen açığı çok. Şiir yazmayı, senaryo yazmayı ve kitap okumayı çok severim. Yazmak benim için başka bir dünyaya açılan kapı gibi, yazarken kendimi özgür hissediyorum. Hepimizin yaparken kendini özgür hissettiği bir uğraş vardır benim ki de yazı yazmak. Ben genellikle gözlemlediklerimi yazıya aktarıyorum, toplumsal sorunları yazıp herkesin bunların farkına varmasını ve bunu düzeltmek için bir şeyler yapmasını sağlamak istiyorum. Hepimiz aynı gemideyiz ve birbirimiz için bir şeyler yapmak zorundayız. Başkasına kör, sağır olmak insani değer yargılarına aykırıdır. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın cümlesini hayatımızdan atmak zorundayız. Çünkü o yılan bugün başkasını zehirler o yılanı durdurmasak yarın da bizi zehirler bu değişmez bir kuraldır. Kötü olan her neyse elbet bir gün gelir bizi de bulur. Çağımızın en büyük sorunu iletişimsizlik, birbirimize karşı olan üslubumuz kırıcı ve yıpratıcı hal böyle olunca ortada büyük bir anlam kargaşası ortaya çıkıyor. Bunu tetikleyen en önemli etken ise sosyal medya diyebiliriz, yüz yüze konuşmak yerine mesajlaşıyoruz. Orda duygu aktarımı yapamadığımız için kırıcı bir şey söylemesek bile karşı taraf yanlış anlar araya soğukluk girer ve sonuç olarak sağlıklı bir iletişim kuramayız. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Biri bir dakika mesajımıza geç cevap verse değersizlik hissine kapılıyoruz, oysa telefonun daha icat edilmediği zamanlarda insanlar günlerce mektup beklerlerdi, sabır vardı. Teknoloji beklememeyi, sabretmemeyi öğretti bize. Burada teknolojiyi konuşmayacağım bu konuyu bir sonraki yazımda uzun uzun anlatacağım. İnsanların hayatında barınmak çok zor, hepimiz bir başkasının hayatını zorlaştırmak üzerine programlanmış birer robot gibiyiz. Dinimiz bile kolaylaştırın zorlaştırmayın demiş ama bu hiç birimizin aklına bile gelmiyor. Toplumumuz öyle bir hale gelmiş ki kavga eden iki kişiyi gördüğümüzde ayırmaya bile çalışmıyoruz, bize dokunmayan yılanı bin yıl daha yaşatıyoruz. Duygularımız körelmiş ve kalbimizin bundan haberi yok. Kalplerimiz çok hassastır ama biz kalbimizi susturmayı bir şekilde başardık. Kendimizle gurur duymalıyız zoru başardık! Hayallerimizin peşinden koşmak yerine hep başkasının hayalleriyle meşgul olduk, kendi hayatımızı daha iyi hale getirmek yerine iyi olan başka hayatları yerden yere vurduk. İnsan oğlu çiğ süt emmiştir çok zalim olabiliyoruz, azla yetinmeyi bilmiyoruz. Güzel bir çift söz söylemeyi bilmiyoruz. Dilimizden dökülen her kelime zehir zemberek, iletişim kurmayı başkasıyla tartışırken üstün gelmek sanıyoruz. İletişim bu değil daha doğrusu etkili iletişim bu değil, başkasını kırınca üstün gelmiş olmuyoruz kusura bakmayın iletişim kurmada sınıfta kaldık. Neyi paylaşamıyoruz biz neden bu öfkemiz neden hep küçük hesaplar peşinden koşuyoruz. Hayat üçün beşin hesabını yapmak için çok kısa. Bir avuç toprak için ölüyoruz öldürüyoruz, ne demiş Ruhi Su; ama benim memleketimde bugün insan kanı sudan ucuz. Ne kadar doğru demiş, haber kanallarında değişmeyen tek gündem işlenen cinayetler, bana neden yan baktın deyip insan öldüren katiller dolu ülke. Kadın cinayetleri de cabası, kıskandım öldürdüm, namusum için öldürdüm, boşanmak istiyordu öldürdüm. Bunları yazarken bile kanım donuyor. Gerekçe her ne olursa olsun kimsenin bir insanın yaşama hakkını elinden almasına hakkı yok. İnsan öldürmenin gerekçesi olmaz bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceğim. Biz bize dokunmayan yılanları yaşatmaya devam edersek bu yılanlar bizi de bulacak bir gün. O yüzden sessiz kalmamalıyız kötülüğü gördüğümüz yerde ona dur demeliyiz. Bu insan da böyle kötü işte yapacak bir şey yok demek yerine biz bu insanı tekrar topluma kazandırmak için ne yapmalıyız diye düşünmeliyiz. Bakın gerçekten çok ciddi ve çözülmesi şart olan bir sorunla karşı karşıyayız. Kötü insanları ötekileştiriyoruz iletişimimizi kesiyoruz, onu daha çok suça sürüklüyoruz. Bir yerde birileri bir başkasına kötülük yapıyorsa bunda bizimde suçumuz var, o kişiye sırtımızı döndük umursamadık o kötü biri bizden uzak dursun dedik oda gitti başkasının canına ya da malına zarar verdi olası sonuç bu ve bunu en aza indirmekte yine bizim elimizde. Belki dünyayı biz kurtarmayacağız ama en azından elimizden gelen bir şey varsa onu yapmaktan geri kalmayalım, birlik olursak yok olmayız.
SAYGILARIMLA…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.