Aytaç yaptığı açıklamada “Bodrum Kent Konseyi Kadın Meclisi İstanbul Sözleşmesi Bizim ve Vazgeçmiyoruz, diyoruz! " dedi.
Muğla’nın Bodrum ilçesinde Bodrum Kent Konseyi, Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Bodrum Kadın Dayanışma Derneği tarafından Belediye Meydanı’ndaki Kadın Ağacı önünde İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine yönelik bugün ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasına CHP ilçe başkanı Halil Karahan ve bazı siyasi partilerin üyeleri de destek verdi. Eyleme katılanlar İstanbul Sözleşmesi Bizim Vazgeçmiyoruz pankartı açtı.
Bodrum Kent Konseyi Kadın Meclisi adına basın açıklamasını Elif Aytaç okudu. Aytaç yaptığı açıklamada “Bodrum Kent Konseyi Kadın Meclisi İstanbul Sözleşmesi Bizim ve Vazgeçmiyoruz, diyoruz! Kadın meclisi olarak biliyoruz ki uluslararası bir metinde ifadesini bulan İstanbul Sözleşmesini savunmak aynı zamanda kendi tarihsel mücadelemizi savunmak anlamındadır. Kadınlar yüzyıllarca kendi yaşam biçimleri, kendi var oluşları, kendi değerlerini oluşturmak için her türlü bedeli ödeyerek mücadele ettiler. Bu mücadele bizlere yurttaş olma, ayrımcılığa maruz kalmama ve en son kazanımımız olan İstanbul Sözleşmesinde ise şiddetsiz bir hayat kurma ve yaşama hakkını kullanma anlamına gelen İstanbul Sözleşmesini var etti.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VAZGEÇİLMEYECEK BİR ULUSLARARASI KAZANIMDIR
Milyonlarca kadının erkek şiddetini ortadan kaldırılması ve sonlandırılması yükümlülüğü devletlerin de sorumluluğudur diyen sözleşme hayata geçti. Dolayısıyla kadınların şiddetsiz yaşama hakkı hiçbir siyasetçinin oluruna ya da rızasına bağlı değildir. 2011'de AKP ve Erdoğan dahil tüm siyasi partilerin oy birliği ile meclisten geçen sözleşme bizim için asla vazgeçilmeyecek bir uluslararası kazanımdır. Siyasetin ve siyasetçilerin günlük yaklaşımlarına ve kadınlara reva gördükleri hayata göre yaşamlarımızı sürdürmemiz asla beklenemez. Özellikle sözleşmeden çekildiğini beyan eden Erdoğan'ın açıklaması sonrası katlanarak artan ve vahşet boyutundaki erkek şiddeti gösteriyor ki, kadınların yaşamlarını savunmak aynı zamanda devletlere keyfi uygulamaları yasaklayan ve her türlü şiddeti önlemeyi ve sonlandırılma yükümlülüğünü üstlenmek zorunluluğunu getiren sözleşmeden vazgeçmemek ile mümkündür. Kadınlar kaderlerini erkeklerin ve siyasetçilerin insafına bırakmayı yüzyıllar önce terk etti. İstanbul sözleşmesi bizim, asla ve asla vazgeçmeyeceğiz.” İfadelerini kullandı.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ SALT İMZACI DEVLETLERİN BİR TARAF OLMA SÜRECİ DEĞİLDİR
Aytaç’ın açıklamasının ardından Figan Erozan ise Bodrum Kent Konseyi adına basın açıklaması gerçekleştirdi. Erozan “Bodrum Kent Konseyi Yürütme Kurulu olarak, bizler de #istanbulSözleşmesinden #Vazgeçmiyoruz diyoruz! LGBTİ, Çocuk ve kadınların insan hakları beyannamesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını kabul etmiyoruz. Ev içi şiddetin yanı sıra tüm şiddet biçimlerine karşı, şiddeti sonlandırma ve ortadan kaldırılmak temelinde politikası olan ve kadın erkek eşitliğinin koşulsuz şartsız sağlanması ile şiddetin ve ayrımcılığın önlenmesinin mümkün olduğunu ifade eden İstanbul Sözleşmesi salt imzacı devletlerin bir taraf olma süreci değildir. Bu aynı zamanda kadın hareketinin yüzyıllar boyunca erkek şiddetine ve ayrımcılığa karşı verdiği mücadele sonucunda kazanılmış haklardan biri anlamındadır.
Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi, imzacı devletlerin olası keyfiyet ve sahip oldukları siyasi normlarına dayanarak ayrımcılık ve şiddeti meşrulaştırma politikalarına izin vermeyen bağlayıcı bir sözleşme olması nedeniyle İstanbul sözleşmesi tarihi bir sözleşmedir.
ACİL OLARAK SÖZLEŞME HÜKÜMLERİNİN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN HAREKETE GEÇİLMESİNİ İSTİYORUZ
Bodrum Kent Konseyi olarak bugün, sözleşmeden çekilen ancak 2011'de Erdoğan'ın ve AKP'nin büyük bir coşku ve heyecanla meclisten oybirliği ile geçmesi için diğer partilerle ortak hareket edilerek kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin savunulması için kadınların tüm Türkiye'de ve Bodrum'da verdiği mücadelenin yanındayız. Kadınlar, bu sözleşmeden çekilmeyi tanımadıklarını ve İstanbul Sözleşmesinden asla vazgeçmeyeceklerini her yerde ve meydanlarda dile getiriyorlar. Bodrum Kent Konseyi kadınların verdiği bu mücadelenin yanında olmayı sürdürmeye devam edecek. Dolayısıyla 1 Temmuz itibarıyla değil İstanbul Sözleşmesinin çekilme kararı, aksine İstanbul Sözleşmesi hükümlerine sahip çıkılarak, acil olarak Sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi için harekete geçilmesini istiyoruz. Kadına, çocuğa ve LGBTİ'lere yönelik artan şiddete rağmen hukuka aykırı alınan bu karardan ivedilikle dönülmesinde ısrarcıyız.
DANIŞTAY’IN BAŞVURULARA DAİR BUGÜNE KADAR NE YAPTIĞI YA DA YAPMADIĞI, KAMUOYU TARAFINDAN BİLİNMİYOR
Bodrum Kadın Dayanışma Derneği adına da basın açıklamasını Avukat Evrim İnan İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı verdikleri hukuksal mücadeleden bahsederek devam ettirdi. İnan “Türkiye'nin Avrupa Konseyi çatısı altında İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine sayılı günler kalmasına karşın, "İstanbul Sözleşmesi Bizim, Vazgeçmiyoruz" diyoruz! Bodrum Kadın Dayanışma Derneği olarak bizler de birçok feminist ve kadın örgütünün, bir kısım Parti ve STK'lar gibi Danıştay'a İstanbul Sözleşmesinden "çekilme kararının yok hükmünde olduğunun tespitiyle iptali ve yürütmesinin durdurulması talebi” ile başvuruda bulunduk. Bu başvuruda aynı zamanda, çekilme kararına dair dayanak alınan 15.07.2018 tarihinde, 30479 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3/1. maddesinde yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme” hükmünün Anayasaya aykırı olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesini talep ettik. Sözleşmeden çekilme kararına dair Danıştay başvuruların yapıldığı kamuoyunda biliniyor olsa da, Danıştay'ın hızlı biçimde karar vermesi gereken bu başvurulara dair bugüne kadar neler yaptığı ya da yapmadığı, kamuoyu tarafından bilinmiyor.
BU BİR GECİKTİREREK ÇEKİLME KARARINI GEÇERLİ KILMA POLİTİKASIDIR
Danıştay tarafından açılan "ivedilik talepli" davalarda 'yaşam hakkı ihlali' boyutu nedeniyle davalı irade yani Cumhurbaşkanlığı'nın savunmasını beklemeksizin yürütmeyi durdurma kararı alınmalıydı. Ancak tüm başvurular hakkında sadece dosya birleştirme kararı alındı ve davalı irade olarak Cumhurbaşkanlığı'ndan 1 Temmuz'dan (yani resmi çekilme tarihinin yürürlüğe girmesi beklenen tarihten) sonraya denk düşen bir yazılı savunma istendi. Bunun bir geciktirerek çekilme kararını geçerli kılma politikası olduğunu biliyoruz. Bunun hukuka aykırı ve HÜKÜMSÜZ olduğunu da biliyoruz.
MÜCADELEMİZİ YOK SAYMAK, TOPLUMUN YARISINI YOK SAYMAK DEMEKTİR
Ancak yetkililerin bilmediği veya göz ardı ettiği şu ki, biz kadınlar yüzyıllardır en temel insan haklarının kadınlar için temel alınması için, eşitlik için ve ayrımcılığa uğramamak için mücadele ediyoruz. Bu nedenle kadınların yüzyıllardır mücadele sonucu elde ettiği kazanımlarından ne bir kişinin imzası ile ne de bir yönetim sistemi ile çekilinemez. Bu yetkiyi biz kadınlar bugüne kadar kimseye vermedik, bundan sonra da kadınlar kazanımlarına ve haklarına dair kimseye bu hakkı tanımazlar. Kadınları ve mücadelelerini yok saymak demek, bu ülkenin toplumunun yarısını YOK saymak demektir. Yok sayılmaya karşı da cevabımız çok net. Vardik, varız ve hep var olacağız. Mücadele ettik, ediyoruz ve tek bir kadın şiddete maruz kalmayana dek, mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın feminist mücadelemiz!” ifadeleri ile sonlandırdı.
Basın açıklamasının ardından kadınlar meydanı sessizce terk etti.