EN DOĞRU YOL! NEDİR?

  • Nevavprestij

Ülkemizin içinde bulunduğu şu sıkıntılı günlerde tüm toplumun merakla beklediği bir görüşme gerçekleşti.
Kaç zamandır CHP’ deki iç dengeleri ve bunun tabana yansımalarını konuşan siyasiler bu görüşmeye amacını aşan bir anlam yüklediler.
Kuşkusuz Özgür Özel’in görüşlerine başvurduğu iki kişi de sosyal ve siyasal yaşamımızda çok önemli iki figür.

Siyaseten de yerel yönetim anlamında da rüştünü ispat etmiş, halkın güvenini ve sempatisini kazanmış iki lider İmamoğlu ve Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki tavır ve görüşleri çok önemli.
Ancak adayın kim olacağından öte, nasıl bir yönetim, nasıl bir Türkiye ve en önemlisi nasıl bir demokrasi sorularının cevabı daha çok merak ediliyor.

Yoksa kimi iktidar yanlılarının öne çıkarmaya çalıştığı gibi görüşmenin ne zaman ya da nerede yapılacağının ne önemi var.

Eğer kişisel kariyer hesapları yapmıyorlarsa, ülkenin geleceği, barış ve özgürlük ortamının oluşturulması ise asıl amaç; iki liderin de gerektiğinde her türlü fedakarlığı yapabilecekleri duygusunu topluma vermeleridir önemli olan.

Pazar günü yapılan görüşmeyle ilgili şahsen ben böyle bir izlenim edindim.

Yalnızca CHP’nin değil Türkiye’nin böyle bir politik duruşa, özverili çabaya her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var.

Siyaset tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kayda geçecek bu görüşmede öyle sanıyorum, olası riskler, diğer muhalif partilerin siyasal tercihleri, en ciddi rakip olarak Erdoğan’ın yapacağı siyasi manevralar ve benzeri olasılıklar da değerlendirilmiştir.

Örneğin, Ekrem İmamoğlu’nun tepesinde sallandırılan siyasi yasak tehdidi, devam eden davalar, MHP genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sağlık durumu, Kılıçdaroğlu’nun kimi zaman amacını aşan söylem ve çıkışları, bunun CHP tabanındaki yansımaları!

CHP’ye sonradan katılan, ülkücü bir gelenekten gelen Mansur Yavaş’ın CHP üyeleri arasında yapılacak bir önseçimden çıkamayacağını bildiği için ön seçime katılmama kararı son derece doğru ve haklıdır.
Ancak toplantının sonunda CHP’den ayrılmayacağını, sürece zarar verecek bir tutum içerisinde olmayacağını, gelişmeleri izleyerek bekleyeceğini açıklaması da siyaseten çok yerinde ve doğru bir davranıştır.

Bu siyasi olgunluğu gösteren bir kişi bana göre Cumhurbaşkanlığını hak ediyor.

Kaldı ki CHP, madem uzun vadede parlamenter sisteme geçmeyi düşünüyor daha etkin bir görev olarak başbakanının kim olacağını da düşünmesi gerekmez mi?

Yani eskiden olduğu gibi devlet geleneklerini yerine getirecek, temsili bir Cumhurbaşkanı olarak Mansur Yavaş, geçmişte yapılan haksızlıkların, yolsuzlukların üstüne gidecek, geçmişin hesabını soracak, ülkeyi geleceğe hazırlayacak, daha kararlı, daha cesur ve parti tabanının da onaylayacağı bir başbakan olarak İmamoğlu ve bir denge unsuru olarak CHP Genel Başkanlığında bir Özgür Özel formülü düşünülemez mi?
Ama yok mevcut Cumhurbaşkanı gibi tüm yetkilerin tek elde toplandığı bir Cumhurbaşkanlığı modeli düşünülüyorsa, söyleyecek sözümüz yok.

Hani deniyor ya!

Ülkemizin hayrına en doğru yolu bulacağız.

Bence tek bir aday ya da çözüm yerine farklı alternatifler araştırılmalı.

Kişilerin egosunu tatmin etmek ya da kimi siyasal grupların parti içi iktidarını gerçekleştirmeye yönelik gizli pazarlıklardan uzak; herkesin onay verebileceği, ülkede huzur ve barışın hakim kılınmasına, hak ve özgürlükler temelinde, emek ve demokrasi odaklı bir arayışa yönelmekte yarar vardır.
Tüm bunlar yapılırken de ülkenin bu kadar birikmiş büyük sorunlarının tek başına bir partinin çözülemeyeceği gerçeğini göz ardı etmemek gerek.

Emek ve emekçiden yana, barış ve demokrasiyi önceleyen bir yönetim tarzının yaşama geçirilmesi ülkedeki tüm toplumsal güçlerin birlikte mücadelesiyle ancak mümkün olacaktır.
Bu mücadelenin örgütlenmesine yönelik çok önemli bir adımdır pazar günü yapılan üçlü görüşme.
Bugün yapılacak Parti Meclisi toplantısı ve daha sonra yapılacak çalışmalarda hiç kimsenin kendi tercihlerini dayatma lüksü yoktur.

İki yıl önce yaşanan korkunç deprem sonrası hala 650 bin yurttaşımızın kalıcı konutlarına kavuşamadığı, konteyner kentlerde yaşamak zorunda olduğunu, siyasallaşmış bir yargı, liyakat yoksunu bir bürokrasi tarafından açlığa mahkum edilen, özgürlükleri ellerinden alınmış bir toplumun artık yeni tartışma ve kavgalara tahammülü yok.

Tıpkı ülkemizi her gün biraz daha sonu belirsiz bir karanlığa doğru sürükleyen bu mevcut yönetime tahammülü kalmadığı gibi.

Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı bizler için hiç önemli değil.

Kim olursa olsun mevcut durumdan çok daha iyi olacaktır.

O zaman tam da iktidarın istediği biçimde adaylık konusunu gündemde tutarak asıl sorunları unutturmamak, en kısa zamanda erken seçime zorlayarak bu iktidardan kurtulmak gerek. Gün birlik olma zamanıdır.
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 10.Şubat 2025/BODRUM