GEZİ RUHUNU YOK EDEMEZSİNİZ!

  • Nevavprestij

 

İTİRAZ ETMEYEN HERKES BU KARARIN SORUMLUSUDUR”

 

25 Nisan Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir kara leke olarak geçti.

 

Üstelik de TBMM’ nin 102.nci kuruluş yıl dönümünün (23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlandığı günün hemen ardından) karara bağlanan Gezi davasıyla belleklerimize kazındı.

 

Yaklaşık 5 yıldır adeta rehin tutulan Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış Müebbet Hapis, diğer sanıklara 18 yıl ceza verilen duruşmanın mahkeme heyetine bakmak gerek önce.

 

Sonra da ceza alan kişileri tanıtmaya çalışacağım sizlere.

 

Aslında bir hukuk davasından öteye siyasi bir linçe dönüşen bu davanın son mahkeme heyeti üyelerinden biri AK Partiden Milletvekili Aday Adayı olmuş.

 

Diğer hakim muhalefet şerhi düşmüş ve karara karşı oy kullanmış.

 

Tek başına bu durum bile bu davanın ne denli siyasi olduğunu gösteren, dünya basınında yazıldığı gibi “nasıl bir komediye dönüştüğünü gösteren” önemli bir hukuk skandalıdır.

 

Gelin isterseniz “hükümeti cebir ve şiddet yoluyla ortadan kaldırmaya çalıştığı söylenen bu sanıkları biraz tanımaya çalışalım.

 

OSMAN KAVALA:

 

Geçmişte sahibi olduğu savaş uçaklarının yazılımını yapan firmasını ABD 4 katı fiyat teklif etmesine karşın yerli firmaya satan bir iş insanı. Başında bulunduğu bakanlığa sahibi olduğu firmadan fahiş fiyata mal satan bakanların olduğu bir ülkede bunun ne anlama geldiği varın siz takdir edin.

 

Kaldı ki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen biri olarak kendisine isnat edilen suçlarla ilgili somut tek bir delil ya da belge olmadığı, karara itiraz eden üye hakimin muhalefet şerhinde açıkça görülmektedir.

 

MÜCELLA YAPICI:

Yetmiş yıllık yaşamını demokrasi ve özgürlük mücadelesine adamış, her türlü baskı ve zulme karşı direnmiş ve halen kirada oturan bir mimar, sivil aktivist.

 

HAKAN ALTINAY:

 

Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu Direktörü, Global Civics Academy’nin başkanı olarak görev yapmakta, yazıları ve kitapları çeşitli dünya dillerinde yayınlanan bir düşün insanı.

 

ÇİĞDEM MATER:

 

Gazeteci, belgesel yönetmeni olarak tanınan Çiğdem Mater bir proje için bulunduğu Almanya’dan salt bu duruşma için Türkiye’ye gelmesine karşın “kaçma şüphesi var” gerekçesiyle tutuklandı.

 

MİNE ÖZERDEN:

 

Sosyal Antropoloji eğitiminin ardından Mimar Sinan Üniversitesi sinema-tiyatro bölümünü bitiren, ticari kaygı gözetmeden kültür sanat faaliyetlerini sürdürerek demokrasi-özgürlük mücadelesine katkı sunan bir sanatçı.

 

CAN ATALAY:

 

Bir insan hakları avukatı. Nerede bir haksızlık, hukuksuzluk varsa hiçbir karşılık beklemeden yıllardır mağdurların, yalnızların, emekçilerin yanında yer almış bir hukukçu.

 

TAYFUR KAHRAMAN:

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehircilik Proje Koordinatörü. Duruşma sonrası küçük çocuğuyla görüşmesine bile engel olunmaya çalışılan bir İstanbul sevdalısı

 

YİĞİT ALİ EKMEKÇİ

 

Nesin Vakfı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi birçok bilim kuruluşunun kurucusu ve yöneticisidir.

Görüldüğü üzere ülkemizin aydınlık yüzleri, her biri kendi alanında önemli birer değer olan bu insanlar ortada hiçbir kanıt yok iken “cebir ve şiddet yoluyla hükümeti devirmeye teşebbüs etmişler!” iddiası ve adaletsiz bir yargılama sonucu cezaevlerine gönderildiler.

Aslında bu iktidardan beklenmeyen bir davranış değildi elbet.

Ancak asıl üzerinde durulması gereken bu hukuksuz kararın toplumsal vicdan üzerinde açtığı derin yara.

Daha da önemlisi iktidar olmayı hedefleyen muhalefetin bu hukuksuz uygulama karşısında yeterli tepkiyi vermeyişi.

Birkaç cılız ve mahcup açıklamanın ötesinde ne yazık gerek muhalefet partileri gerekse toplumsal muhalefet gerekli desteği veremedi.

Tek başına üye hakimin itiraz yazısı bile muhalefet açısından önemli bir argüman olmasına karşın hala sabır tavsiye eden bir yaklaşım, toplum vicdanında bu haksız karardan daha fazla etki ve burukluk yarattı.

Unutulmasın ki bu insanlar bizim insanlarımız ve onlara yapılan bu zulüm hepimize yapılmış sayılır.

Bu zulümlerin durması için illaki altılı ittifakın iktidara gelmesini mi bekleyeceğiz.

Ceza alan kişilerin isimlerini özellikle yazdım.

Hem onları hem de bu haksız uygulamaları unutursak tarih önünde en az bu kararı verenler kadar biz de suça ortak oluruz.

Unutursak yüreğimiz kurusun