Cumhuriyet Bayramı öncesi “Türkiye Yüzyılı” adıyla yeni vizyonunu açıklayan iktidar, ardından Cumhuriyet kutlamaları yerine “yerli ve milli otomobilimiz!” Togg’un tanıtım sunumunu yaptı.
Mahir Ünal’ın yaptığı talihsiz açıklamayla Cumhuriyet değerlerine olan hoşnutsuzluğunu bir kez daha ilan eden AKP, seçimlere yönelik olarak bir dolu sosyal ve ekonomik vaatlerle yeniden kaybettiği oyları kazanmaya çalışıyor.
Ancak bilinçaltında var olan yasakçı, kutuplaştırıcı, baskıcı, insanı ve emeği yok sayan zihniyet ve buna uygun uygulamalardan da vazgeçemiyor.
Daha yeni Türk Tabipler Birliğine yönelik baskılar, Merkez Konseyi Başkanı Fincancı’nın tutuklanması, 12 gazetecinin gözaltına alınması olaylarının yankıları sürerken bugün de Kemerköy’de kamuya ait yeşil alana saldırdılar.
Bilindiği üzere iktidar önce ulusal medyayı ele geçirmek üzere Doğan Medya grubunu kamu bankalarından verilen kredilerle Demirören grubunun satın almasını sağladı.
Demirören grubu iktidarın destekleriyle bankaya teminat olarak Kemerköy’deki golf alanının da içinde yer aldığı yeşil alanı göstermişti.
Her zaman olduğu gibi Demirören grubu da Telekom’da Lübnanlıların yaptığı şekilde kredileri ödemedi.
Aslında bu konunun üzeri örtülebilirdi ancak muhalefet partilerinin sıkı takibi ve kamuoyu baskısı nedeniyle iş açığa çıkınca banka teminat olarak gösterilen araziye el koydu.
Sonucunu medyadan takip ediyoruz.
Bu sabah polis eşliğinde alana giren iş makinaları çalışmaya başladı.
Oysa yürütmenin durdurulmasına ilişkin yapılan başvuru beklenebilirdi.
Eski hukuk tanımaz tavrını yeni vizyonuyla da gösteren iktidar bir kez daha gerçek yüzünü gösterdi.
Fakat eskiden farklı olarak biber gazı yoktu. Copla saldırmadılar, yerlerde sürüklemediler.
Çünkü burası Kemerköy ve milyon dolarlık villalarda yalnızca İstanbul’un tuzu kuru zenginleri yaşıyordu.
Demek ki adalet ve demokrasi zenginler için de gerekliymiş.
Gezi eylemlerine arkasını dönen, ülkemizde yaşanan tüm hukuksuz uygulamalara karşı yapılan protestolara karşı çıkan, kendi çıkarlarına dokunulmadığı sürece iktidarın yanında yer alan varsıllar nedense bu sefer “hak-hukuk-adalet” diye bağırmaya başladılar.
Sonunda onlar da hukuku hatırladılar.
Biliyorlar ki; bu yeşil alana yeni binalar yapılınca istedikleri gibi golf oynayamayacaklar, belki önlerindeki orman manzarası kapanacak.
Yani konforları azalacak, villanın bahçesinde partiler veremeyecekler, ağız tadıyla viskilerini yudumlayamayacaklar.
Bu konforu, lüks yaşamı kimseyle paylaşmak istemiyorlar.
Tüm bunları söylerken tepkilerini itibarsızlaştırmak değil amacım.
Aksine onların da haksızlıklara, baskılara karşı itiraz eder duruma gelmelerini çok olumlu bir gelişme olarak görüyorum.
Gönül ister ki, Kemerköy’de gösterilen bu tepki ülkenin farklı yerlerinde kamu arazileri satılırken de gösterilsin.
Örneğin Bodrum’da yarımadanın en güzel koylarında keyif süren o endişeli modernler de; Cennet Koyuna sahip çıksınlar, İkizköy’de ormanların madencilere peşkeş çekilmesine direnen köylülerin yanında yer alsınlar.
Ama öyle sanıyorum, Bodrum’da olduğu gibi Kemerköy’de de hatırlı kişilerin devreye girmesiyle bu itirazların bir direnişe dönüşmesini engelleyecek olan iktidar; yine yoksul, emekçi halkın kullandığı kamu alanlarını yağmalamaya devam edecek.
Sayıştay raporlarını görmezden gelen, TTK nın faaliyet raporlarında kayda geçen önlemleri almayan, insan sağlığı ve yaşamını yok sayan egemen güçler; buldukları her fırsatta yine yer üstü ve yer altı tüm zenginliklerimize el koyacak, baskıcı yönetimlerini sürdürmek isteyeceklerdir.
Birkaç gündür yaşadığımız Cumhuriyet coşkusu kimseyi yanıltmasın.
Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracak, eşit yurttaşlık temelinde sosyal hukuk devletini oluşturacak yasal düzenlemeler yapılmadan tehlike geçmiş değil.
Tüm bunların yapılabilmesi için de halkın özgür iradesinin yansıyacağı seçimlerin demokratik yöntemlerle güven içinde gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Bu konuda çok büyük sorumluluk üstlenen muhalefet partilerinin tüm siyasi önyargılardan uzak, kişisel ya da grupsal çıkar ve beklentilere kapılmadan, kapris ve komplekslerinden arınmış olarak daha sıkı çalışmalarında yarar var.
Aksi halde iktidarı korumak adına AKP ve destekçileri, bugün rahatları bozulduğu için ortaya çıkan Kemerköy’dekileri de Bodrum’daki konfor düşkünlerini de bir biçimde yine yanlarına çekeceklerdir.
Bu ülkede mücadele; emek ve demokrasiden, özgürlüklerden yana olan yoksul halkla, her dönem iktidarın nimetlerinden yararlanmış, kolay ve haksız kazanmaya alışkın sermaye güçleri arasında olacaktır.
Şu an bizi yönettiğini sanan iktidar da emeğe karşı sermayenin yanında yer almakta, onların daha çok zenginleşmesi için çalışmaktadır.
O yüzden barışa ve demokrasiye her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.