KIYILARIMIZI KİM KORUYACAK?

  • Nevavprestij

Cumhuriyet döneminden bu yana açılan tüm fabrikaları satan, Kamu İktisadi Kuruluşlarının içini boşaltan, ormanlarımızı, topraklarımızı, denizlerimizi yandaşlara peşkeş çeken iktidar, dünyanın en güzel koylarının bulunduğu kıyılarımızı da halkımızın özgürce kullanmasını engelliyor.

 

Bütçe açığını kapatmak için her geçen gün daha da yoksullaşan halkın zorunlu tüketim ürünlerine yeni zamlar getiren iktidar, yıllardır gelir kaynağı olarak kullandığı “ecrimisil” uygulamasından da vazgeçmek istemiyor.

 

Aslında bir kiralama bedeli ya da çoğumuzun yanlış bildiği, işgaliye ücreti gibi algıladığı ecrimisil; haksız yere kamuya ait bir yeri kullanan kişilere verilen bir cezadır.

 

Devlet böylesine önemli bir gelir kaynağını bırakmak istemediği gibi kamunun kullanımına açık olması gereken yerleri haksız işgal edenler de bu durumdan hayli memnun görünüyorlar.

 

İşledikleri suç yetmiyormuş gibi kamuya ait bu yerlerden yararlanmak isteyen vatandaşlara hakaret ve şiddet uygulamaktan da çekinmiyorlar.

 

Ben burayla ilgili ecrimisil ödedim, burası benim mülküm sayılır diyerek yaya yolunu bile kapatan iş yeri sahipleri bu olayı protesto eden çevrecilerin eylemlerini haber yapan basın mensuplarına ve hatta güvenlik görevlilerine saldıracak kadar pervasız davranmaya başladılar.

 

Geçtiğimiz günlerde Bodrum Torba’da yaşanan böyle bir olaydan sonra Bodrum Gazeteciler Cemiyeti ve basın mensupları olay yerinde bir basın açıklaması yaparak olayı kınadılar.

 

Kuşkusuz işletme sahiplerinin bu çirkin davranışının (sonradan özür dileseler de) affedilecek bir yanı yok.

 

Ancak onlar bu cesareti nereden alıyorlar?

 

Hiçbir demokratik ülkede yaşanması mümkün olmayan bu anormal durumlar Türkiye’de nasıl çok normal hale geldi?

 

Çevreciler basın açıklaması sırasında da oradaydılar ve her zamanki desteklerini yinelediler.

 

Peki bu sorumsuz davranışları gerçekleştirenlere ve giderek artan bu saldırılara karşı asıl muhatabı kaymakamlık ve yerel yönetimlerden niye ses çıkmaz?

 

Siyasi partiler niye tepkilerini dile getirmez?

 

Haksız işgalleri kaldıracak, yasal olmayan yapılaşmaları yıkacak olan kamu otoritesi ve onun talimatıyla belediyeler değil midir?

 

Yetkililerden ses çıkmazsa bu kendini bilmez işletme sahipleri de kıyılarımıza çöker, halkın kendine ait alanlardan yararlanmasına engel olur.

Bodrum’daki bu örneğin benzeri ülkemizin her yerinde yaşanıyor.

 

Ancak Bodrum rantın çok yüksek olduğu, asayiş, ulaşım, alt yapı ve kaçak yapılaşma sorunlarının en çok yaşandığı bir turizm kenti olduğu için daha sık ve yaygın biçimde yaşanıyor.

 

Kıyılarımızın işgaline son verilmesi, gerçek sahibi halkın kullanımına açılmasının en gerçekçi çözümü ecrimisil denilen bu ucube uygulamanın kaldırılmasıdır.

Fakat garsonların bahşişine, moto- kuryelerin kazançlarına bile göz diken, yurt dışı harçlarını 20 kat birden arttırmaya çalışan zihniyetin ecrimisil gelirinden vazgeçebileceğine ihtimal vermiyorum.

 

Bir gayrimenkulün, sahibinin izni olmaksızın kullanılması sonucu oluşan tazminathakkı”

olarak yasalarda yer edinmiş olan ecrimisil ödemesinin o suçu işleyene bu yeri kullanma hakkı vermediğini bile bile kamunun bu alandan haksız kazanç elde etmesine asıl itiraz etmek gerekir.

Yoksa bu olayı işletme sahiplerinin vicdanına ya da hoşgörüsüne bırakmak doğru bir eylem biçimi değildir.

Kamu otoritesi adına mülki amir kararı alacak, belediyeler de bu kararı uygulayacak.

Bodrum örneğinde bunu çok açık ve net bir şekilde yaşadık.

Bir anlamda işletme sahipleriyle vatandaş karşı karşıya getiriliyor.

 

Çevreye duyarlı, sorumluluk sahibi yurttaşlar bu olayların takipçisi olarak eylemler yapıyor, basın haberini yapıyor ve her zaman olduğu gibi işletme sahiplerinin saldırılarına onlar muhatap oluyor.

 

Kaymakamlık, yerel yönetim, siyasi partiler, ilgili meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri yalnızca seyrediyorlar.

 

Tasarruf tedbirleri diyerek okullarda öğretmenlerin çay yapmak için kullandıkları elektrikli aletleri yasaklayan, asgari ücretliye yasal zorunlu artışlarını yapmayan, emekliyi ucuz ekmek kuyruklarını mahkum eden, yurt dışından para getirebilmek için son kalan kamu iktisadi kurumlarını pazarlayan zihniyetin kıyılarımızı koruma görevini yerine getirmesini beklemek de hayalcilik olur elbet.

 

Diğer tüm ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarda olduğu gibi çözüm yine halkın kendisinde.

Birikmiş bu devasa sorunların çözümü tek bir partinin işi değildir.

 

Laik, demokratik bir hukuk devletinin yeniden inşası; tüm demokrasi ve barıştan yana güçlerin birlikte davranmasıyla, toplumsal muhalefetin örgütlenmesiyle ancak mümkün olabilir.

 

Bu konuda en büyük görev de Türkiye’nin birinci partisi CHP’ ye düşer