Yurt gazetesi yazarı Ergün Poyraz yazdı...
Biliyorsunuz. 2018 yılında çıkarılan imar barışı yasası 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış yapıları kapsıyordu...
Dönemin başbakanı Binali Yıldırım imar barışı yasası için şöyle demişti; “Bu konuda çok kapsamlı çok köklü aşağı yukarı son 50 yılın artık kangren olmuş sorununu kökten çözecek bir kanun tasarısıdır”.
Kanunun çıkmasıyla, İmar Barışı kapsamında değerlendirilmiş olan yapılar için oluşturulan Yapı Kayıt Belgesi verildi. Tabii ki, bedeli mukabilinde.... Yapı kayıt belgesi alanlar yapılarına su, elektrik ve doğalgaz bağlattı...
İmar barışından önce alınmış yıkım kararları ve idari para cezaları Yıkım kararları ve idari para cezaları iptal edildi.
Hazine taşınmazı üzerindeki yapılar, Hazine taşınmazının sosyal donatı için tahsisli olması hali hariç olmak üzere bu yapılar da imar barışından faydalandı. Ziya Günaltay’da, Aydın-Kuşadası Davutlar mahallesi 675/1 parselde yer alan ağaçlandırılacak alan da, küçük bir ev ve içinde zeytin, portakal ağaçlarının yer aldığı 3585.00 metre kare alan için 18.06.2019 tarihinde bedelini ödeyerek Yapı Kayıt Belgesi aldı.
Öyle ya hükümete inanan ve barış sağlandığını düşünen Günaltay, Kuşadası kaymakamlığından, Kuşadası Milli Emlak Müdürlüğü’nün 20-02-2020 tarihli yazısına istinaden gönderilen yazıyla adeta şok geçirdi.
Kaymakamlık; kendisine 165 metrekarelik iki adet tuğladan baraka yapıldığı, yaklaşık 500 metrekarelik alan içerisinde zeytin ve meyve fidanları dikildiğinin tespit edildiğinin daha sonra işgal edilen alanın yaklaşık 1.500.00 metre kareye çıkarıldığı” denilerek barakaların şimdilik dokunulmamasını mealen ağaçların sökülmesi için tahliye kararı alındığını duyurmuştur.
Oysa; barakaların toplam alanı 25:00metre kare’dir. Arazi Milli Emlak’ın dediği gibi 500 veya 1500 değil, 3585 metre karedir. Milli Emlak orada inceleme yaptığını söylemiş, oysa verdiği rakamlardan da kolayca anlayacağımız gibi hiçbir inceleme yapmamış, Herhalde bir Veli’nin sayıklamalarına kanmışlar. Haaa, veli deyip geçmeyin, ortalıkta dört dönen bir veli var, Doğan görünümlü Şahin gibi.,
Bu da CHP görünümlü AKP’li... Yüzlerce dönüm hazine arazisine çökmüş, kimse bir şey diyemiyor. Arazilere her türlü ağaçları dikmiş, kimse sökemiyor. Çünkü Veli, gariban değil...
Neyse, devletim bu korona salgınının en yoğun olduğu günlerde, yani bugün polisi, memurları bir olup Ziya Günaltay’ın arazisine daldı. Dalma ama ne dalma!.. Günaltay’ın itirazları fayda etmedi. Zeytin, portakal ve diğer meyve fidanları teker teker vicdansızca söküldü. Korona ile mücadele etmesi gereken devlet 8-9 yaşlarındaki fidanları acımadan yerle bir ederken hep düşündüğüm şey aklıma bir daha takıldı. İşgal edildik de haberimiz yok?.. Öyle ya, hangi devlet, o gencecik fidanlara kıyar. Bu ağaç katliamına nasıl izin verilir? Bunun cinayetten farkı nedir?
Ülkemde korona salgın devlet maske vermekten aciz... İnsanlara sosyal mesafe diyor, şu diyor, bu diyor, ceza üzerine ceza yazıyor, sonra bir de bunla övünüyor. Sokakta vatandaşlar maskesiz gezemezken gelen memurların bazılarında maske olmadığı gibi sosyal mesafe denen garabette yoktu. Ama zeytin, portakal ve diğer meyve fidanlarını katlettiler, üstelik insanlar korona salgınının pençesindeyken.
Devlet vatandaşlarının toplumsal ve ekonomik varlıklarını iyileştirmek için önemli roller üstenerek bu yolda vatandaşlarına olanaklar sunmak zorundadır.
Devletin vatandaşının ekonomik ve sosyal haklarını düşünmelidir. Devlet, vatandaşlarının hukukunu korumak zorundadır. Ancak, Günaltay’ın arazisine yasa dışı olarak dalan devlet, Günaltay’ın hakkını hukukunu çiğnediği gibi onlarca fidanı da sökerek adeta cinayet işledi. Hep düşünüyorum; acaba işgal mi edildik?