İktidar ve muhalefet arasındaki ilişki, sadece siyasi bir mücadele değil, aynı zamanda kültürel bir iletişim ve çatışma alanıdır. Her iki taraf, toplumun değerleri, normlarını ve kimliklerini şekillendirme konusunda farklı bakış açılarına sahiptir.
İktidar, genellikle mevcut düzeni koruma çabası içinde olan ve kültürel hegemonya kurma arzusuyla hareket eden bir aktör olarak, toplumsal yapıyı toplayan bir rol üstlenir.
Buna karşı muhalefet, iktidar, egemen kültür sorguları, alternatif değerler ve anlatılar üreterek farklı kimliklerin ve düşünce biçimlerini ortaya koymakla yüklüdür.
Bu iletişimin, toplumların işleyişinin önemli bir yer tutar. İktidarın kültürel üretimleri, toplumsal hafızayı ve günlük yaşam şekillenirken, direniş, bu üretimlere karşı bir tür direnç gösterir ve alternatif, çoğulcu ömrün ortaya çıkmasını sağlar. Bu denge, bazen çatışma, bazen de uzlaşı ortamı yaratabilir.
Lakin son günlerde yaşananlar bize iktidarınn uzlaşmacı değil, aksine salgıran ve yaşananlar üzerinden bir nevi hesaplaşma yönetemine başvurduğuu ortaya koydu.
ID Danışmanlık Limited Şirketinin kurucusu ve ortağı ünlü menajer Ayşe Barım'ın, "Gezi Direnişi'nin planlayıcılarından olduğu" gerekçesiyle gözaltına alındığı soruşturmada topluma mal olmuş ve Gezi Eylemleri'ne katılan oyuncular Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Mehmet Günsür, Ceyda Düvenci, Nejat İşler, Rıza Kocaoğlu ve Nehir Erdoğan ifadeye çağrılmıştı.
İktidarın hesaplaşma hamlesi kültürel üretimleri, toplumsal hafızayı ve toplum odaklı direnişleri pasivize etmeyi tercih etmişken yerel düzeyde kültürel kimliğin korunması ve muhalif kültürün çeşitlenmesi daha da önem kazanmakta.
Bu bağlamda tarihi ve kültürel mirasıyla Türkiye’nin önemli turizm destinasyonu olan Bodrum'da bunun mücadelesine bakmak ne anlam ifade diyor? Yine yerel yönetimlerin elindeki argümanlar, kuruluşlar ve organizasyonlar nasıl işliyor?
Bodrum, bugün yalnızca turistik bir cazibe merkezi değil, barındırdığı tarihsel kişilikler, entelektüel insan sayısı ve seküler kesimin de yoğun yaşadığı ve yukarıda tarif etmeye çalıştığım kültürel saldırıya karşı da hamle yapacak özel bir kent.
Bu özel kentin muhalif belediyesi ve onun kurumlarına çok iş düşüyor.
Bu mücadelede önemli bir rol üstlenmesi beklenen kurumlardan biri de Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş. Ancak, bu kuruluşun son dönemlerdeki faaliyetleri, bu misyonu yerine getirme konusunda ne kadar başarılı olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş., kentin kültürel ve sanatsal yaşamını zenginleştirme, Bodrum’un benzersiz kimliğini koruma ve bu kimliği kurumsallaştırma hedefiyle kurulmuş bir yapı. Ne var ki, bugün yapılan etkinlikler ve sunulan içerikler, Bodrum’un kültürel derinliğiyle bağdaşmayan, kentle ilgisi olmayan “popüler” veya yüzeysel etkinliklere odaklanmış durumda. Bu durum, Bodrum’un özgün kimliğine zarar verdiği gibi, yerel halk ve kültür sanat çevrelerinde ciddi eleştirilere yol açıyor.
Netleşmemiş Kültür Politikaları
Bodrum’un zengin tarihi, antik Halikarnassos’tan günümüze kadar uzanan bir kültürel çeşitliliği barındırıyor. Bu kültürel mirası sahiplenmek ve gelecek nesillere aktarmak, sadece kent için değil, Türkiye’nin kültürel hafızası için de büyük bir öneme sahip. Ancak, Kültür A.Ş.’nin düzenlediği etkinliklerin büyük bir kısmı, Bodrum’un bu köklü geçmişiyle hiçbir ilişki kurmayan, dışarıdan ithal edilen içeriklerden oluşuyor.
Özgün etkinliklerin eksikliği, Bodrum’u diğer kentlerden ayıran özellikleri göz ardı eden bir yaklaşıma işaret ediyor. Oysa Bodrum’un kendi hikayesi, kendi sanatçıları, kendi kültürel kodları var. Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş.’nin temel görevi, bu hikayeyi işlemek ve Bodrum’un eşsiz kimliğini yansıtan etkinliklerle kültürel mirası güçlendirmek olmalıydı.
Son yıllarda Kültür A.Ş.’nin sosyal medya paylaşımlarına ve etkinliklerine bakıldığında, Bodrum’un kültürel kimliğiyle bağdaşmayan içeriklerin öne çıktığı görülüyor. Yerel halktan kopuk, genel geçer bir anlayışla yapılan bu paylaşımlar, Bodrum’un kültür ve sanatını yüceltmek yerine sıradanlaştırıyor. Bu yaklaşım, hem yerel sanatçıların hem de Bodrum’a gönül vermiş insanların emeğini ve potansiyelini görmezden geliyor.
Örneğin, Bodrum’un yerel değerlerini anlatan bir halk müziği festivali ya da kent tarihini canlandıran bir tiyatro projesi yerine, dışarıdan getirilen popüler etkinlikler veya kültürel bağlamdan kopuk organizasyonlar tercih ediliyor. Bu tercihler, Bodrum’un sadece bir “tatil beldesi” algısını pekiştiriyor ve onu kültürel bir merkez olmaktan uzaklaştırıyor.
Ne Yapılmalı?
Bu bölümde bir gazeteci olarak yol gösterme veya iş tarif etme niyetinde değilim. Fakat Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş., Bodrum’un kültürel kimliğini kurumsallaştıracak ve bu kimliği geleceğe taşıyacak bir politikasının olmasını gerekiyor.
Yine Bodrum’da yaşayan sanatçıların, yazarların, zanaatkarların eserlerini görünür kılacak projeler geliştirilmeli. Yerel halkın kültürel üretime katılımı sağlanmalı. Bodrum’un kültür sanat çevreleriyle düzenli toplantılar yapılarak, etkinlik planlamasında daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsenmeli.
Kültür A.Ş., Bodrum’un kültürel mirasını geleceğe taşıyacak büyük çaplı projelere yatırım yapmalı. Müzeler, kültür parkları, sanat merkezleri gibi yapılar oluşturulmalı.
Sonuç olarak ise; Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş., sadece etkinlik düzenleyen bir organizasyon olmanın ötesine geçerek, Bodrum’un kimliğini koruyan ve onu geleceğe taşıyan bir yapı haline gelmelidir. Aksi takdirde, Bodrum’un eşsiz kültürel zenginlikleri popüler kültürün gölgesinde kaybolmaya devam edecek. Bu süreçte yerel halkın ve kültür sanat çevrelerinin eleştirileri dikkate alınmalı ve Bodrum’un hak ettiği kültürel değerler hak ettiği önemi görmelidir. Bodrum, sıradan bir turistik bölge değil; Türkiye’nin kültür ve sanat tarihindeki en özel kentlerinden biridir. Bu mirası korumak hepimizin sorumluluğudur.