Maraş merkezli depremlerin dış politika yönelimleri ya da öncelikleri konusunda ilk etapta temel bir etki yaratması beklenmiyor. Uzmanlara göre, orta vadede bazı değişimler söz konusu olabilir.
HABER MERKEZİ - Maraş’ın Elbistan ve Pazarcık ilçelerinde meydana gelen depremlerin ardından Türkiye’nin yaptığı uluslararası yardım çağrısı sonrası pek çok farklı ülke Türkiye’ye arama-kurtarma ekipleri ve insani yardım malzemeleri gönderdi.
Bu bağlamda Türkiye'nin yakın zamana kadar gergin ilişkiler içinde olduğu Yunanistan ve Ermenistan'ın yanı sıra normalleşme adımlarının atıldığı İsrail'den gelen ekiplerinin yürüttüğü arama-kurtarma çalışmaları kamuoyunda sempati ile karşılandı.
Peki, Türkiye ve Suriye'de büyük yıkım ve can kayıplarına yol açan depremler ve ardından gelen bu yardım ve çabalar, dış politika üzerinde nasıl bir etki yaratacak?
DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre, uzmanlar ülke için bu çok önemli dönüm noktasının dış politika yönelimlerini ya da önceliklerini ilk etapta temelden etkilemesini beklemiyor. Öte yandan, orta vadede bazı değişimler olması ihtimal dahilinde.
‘YABANCI DÜŞMANLIĞI KARŞILIK BULMAKTA ZORLANACAK’
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Serhat Güvenç’e göre, “Türkiye'nin önceliği, deprem sonrası ister istemez yaraları sarmak olacak.” Güvenç, yurtdışından gelen yardımların olası yansımasını özetle şu sözlerle değerlendirdi:
"Aynı depremle birlikte fay hatlarındaki enerjinin boşalması gibi belki de yabancı düşmanlığı fay hattında da büyük bir enerji boşalması oldu. Buna enerji yüklenmesi de kısa vadede kolay olmayacağa benziyor."
Güvenç, bu nedenle ‘yabancı düşmanlığı’ üzerine inşa edilecek bir siyasi pozisyonun bir müddet Türkiye'de geçmişe göre karşılık bulmakta zorlanacağını söyledi.
‘1999’DAN SONRAKİ YAKINLAŞMA BİR SÜRE DEVAM ETMİŞTİ’
1999 Marmara depreminin ardından da çok etkilenen Türkiye'ye yine çeşitli ülkelerden arama kurtarma ekiplerinin yanı sıra yardımlar gelmiş ve gerilimli olunan Yunanistan ile sıcak ilişkilerin kapısı aralanmıştı.
O dönemde Dışişleri Bakanlığı merkez görevde bulunan Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, 1999 depreminin etkilerini şöyle anlattı:
"Benim aklımda kalan Türk-Yunan yakınlaşmasını tetiklemesiydi. Çünkü bizdeki depremin ardından Yunanistan’da da bir deprem olmuştu ve biz de kurtarma ekibi göndermiştik. Ardından iki ülkedeki siyasi irade ile yakınlaşma oldu ve bir süre bu hava devam etti."
Kuneralp bu yakınlaşmanın etkisiyle Yunanistan’ın Türkiye'nin AB'ye adaylık sürecine karşı koymadığını da hatırlattı.
BENZER BİR SÜREÇ MÜMKÜN MÜ?
Serhat Güvenç, Türkiye'nin yardım çağrısına ilk tepki verenler arasında Türkiye'nin ilişkilerinin en sorunlu olduğu Yunanistan gibi komşuları olduğunu söyleyerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu yardımı da hayli duygusal bir biçimde yaptılar. Batı Avrupalıların daha serinkanlı davrandığını görüyoruz ama sonuçta Yunanistan, Ermenistan bu coğrafyanın insanları. Rekabette de yardımlaşmada da duygu dozu daha yüksek ve bu doz da Türklere daha çok hitap ediyor."
Güvenç, Yunanistan’dan bir askerin depremzede bir çocuğu kucağına alan görselin viral olmasını hatırlatarak, Yunanistan'daki ‘saldırgan Türkiye’ imajının bu fotoğrafla nasıl etkilenmiş olabileceğine ilişkin şu yorumu yaptı:
"Son dönemdeki 'bir gece ansızın gelebiliriz' söylemleri bu imajı hortlatmıştı. Şimdi ise Yunanistan’daki o imaj yerle yeksan oldu. Yani Türkiye'yi kucağına alıp korunması gereken bir çocuk olarak resmettiğiniz zaman o artık başka bir şeye karşılık geliyor."
Ancak her iki dış politika uzmanı da Yunanistan ile Marmara depreminin ardından yaşanan uzun soluklu ve kalıcı bahar havasının bu kez o kadar kolay olmayabileceğini düşünüyor.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ NASIL ETKİLENECEK?
Depremden önce dış politika gündeminin en önemli gündem maddelerinden biri olan İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine Türkiye'den beklenen onay konusu deprem sonrasında da önemli olmayı sürdürüyor. Son olarak NATO Genel Sekreteri Stoltenberg dayanışma için geldiği Ankara’da Türkiye için "İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerinin onaylanmasının zamanı geldi" diye konuştu.
Ancak uzmanlara göre Çavuşoğlu’nun "Bu iki ülkenin üyeliğiyle ilgili Türkiye'nin başından beri sergilediği tutum gayet nettir. Türkiye'nin endişelerinin karşılanması gerekiyor. Sadece sözde değil, uygulamada da" sözleri Ankara'nın tutumunda şu an için bir değişim olmadığını gösteriyor.
Kuneralp, hükümetin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri ile ilgili çizgisini sürdürmekte olduğunu belirterek, yakın bir dönemde 'rasyonaliteye dönüleceğini' düşünmediğini söyledi.
‘AB VE ABD DİKKATLİ’
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Türkiye ziyareti öncesi ABD ve AB ile ilişkilerin geleceğini de ele alan Güvenç, Batı ülkelerinin arama kurtarma ekibi ya da yardım gönderme konusunda tereddütte bulunmazken seçim arifesinde 'Erdoğan'ın arkasındaymış gibi' yorumlanabilecek herhangi bir açıklama ya da hamlede bulunmadığına dikkat çekerek, şunları söyledi:
"AB de dikkatli bu konuda. Türk halkının yardım ve destek ihtiyacı teslim ediliyor ve imkanlar ölçüsünde karşılanmaya çalışıyor ama bunun ülkedeki iktidarın kendini güçlendirmesine yol açacak bir şekilde yorumlanmasına da izin vermiyorlar."
Güvenç, ABD'nin bir uçak gemisinin yardım amaçlı gönderildiğine ilişkin haberlerin yayınlanmasının ardından yapılan 'işgale mi geliyorlar' komplo teorilerini de anımsatarak, kafalarda biraz da haklı olarak depremi bile unutturacak kadar 'korkunç bir ABD imgesi' bulunduğunu ve ABD’nin bunu düşünmesi gerektiğini söyledi.
TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ NE OLACAK?
Sadece Türkiye'yi değil Suriye'yi de sarsan depremlerin bir süre önce temkinli bir şekilde atılmaya başlanan Şam yönetimi ile normalleşme adımlarını ve olası bir operasyonu nasıl etkileyeceği de bir yandan merak ediliyor.
Birleşmiş Milletler’in (BM) son rakamlarına göre, muhaliflerin kontrol ettiği bölgede 4 bin 600, hükümetin kontrol ettiği bölgelerde ise bin 400'e yakın kişi depremde hayatını kaybetti.
Kuneralp, depremlerin getirdiği ekonomik yükle birlikte Türkiye'nin bir süre önce yapmayı planladığı Suriye operasyonunu gerçekleştirmesinin artık daha zor olduğu görüşünde.
Güvenç de böyle bir operasyonun dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine çevireceğini belirterek, "Böyle bir operasyon depremin yarattığı sorunlarla baş etmeye çalışan bir Türkiye'nin iyice yalnızlaşmasına sebep olur. Onu da şu anda kimse istemez bence Türkiye'de" dedi.