Muğla’nın Köyceğiz ilçesindeki Sandras Dağı’nda maden faaliyetini sürdüren Efes Olivin Maden İşletmesi için verilen "ÇED gerekli değildir" kararına karşı açılan davayı Muğlalı çevreciler kazand
Muğla ve çevresinde yasalara aykırı şekilde devam eden madencilik faaliyetlerine karşı direnen Muğlalı çevreciler yeni bir davayı daha kazandı. Köyceğiz ilçesindeki Sandras Dağı’nda maden faaliyetini sürdüren Efes Olivin Maden İşletmesi için verilen "ÇED gerekli değildir" kararına karşı açılan davayı Muğlalı çevreciler kazandı. Mahkeme “Açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğuracağı anlaşılan dava konusu işlemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/2. maddesi uyarınca teminat aranmaksızın dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulması” kararı verdi.
Efes Olivin maden işletmesi için verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararına karşı Sandras'ı Koruma Platformu tarafından açılan davada, geçen yıl 8 Ekim’de maden alanında keşif yapılmıştı. Bilirkişi incelemesi sonucunda dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına, kesin olmak üzere 22 Aralık 2021 tarihinde oybirliğiyle karar verilmişti.
ÇED RAPORU GEREKLİ
Sözcü'nğn haberine göre, Sandras'ı Koruma Platformu yaptığı açıklamada dava konusu yerlerde çevresel etki değerlendirilmesi (ÇED) raporu hazırlanmasın uygun olacağı sonucuna varıldığını belirterek, “Taraflara tebliğ edilen bilirkişi raporuna süresi içinde davalı idare ve müdahil vekillerince itiraz edilmişse de söz konusu itirazların raporda karşılanmış olduğu, bu sebeple itirazlar yerinde görülmeyerek bilirkişi raporu hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülmüştür. Bu durumda dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile anılan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, faaliyet esnasında ve sonrasında oluşması muhtemel atık ve artıklar için planlanan projeye ilişkin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, detaylı araştırmalar yapılmadan, 2872 sayılı Çevre Kanunu ve bu kanuna istinaden çıkarılan tüm mevzuat hükümlerine, ilgili yönetmeliklere uyulacağı taahhüt edilerek, çevresel etkilerinin genel geçer kabullerle belirlenen standartlar üzerine kurgulandığı, faaliyet sahası flora ve fauna açısından özel öneme sahip endemik bitki türü çeşitliliği yoğun olduğundan Sandras Dağı'nda yer aldığı faaliyet sahası ve etki alanlarına ait flora ve faunanın ayrıntılı olarak irdelenmemiş olduğu saptandı” denildi.
BİYOLOJİK AÇIDAN UYGUN DEĞİL
Kararda flora- faunaya ait somut koruma tedbirlerine yer verilmediği, biyolojik çeşitliliğin ve ekolojik dengenin korunması açısından kararın biyolojik açısından uygun olmadığı, maden ocağının su kaynaklarına etkisinin bir ÇED raporu ile ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği savunulan kararın devamı şöyle:
“Çalışma poligonları yüzde 60-65 değerlerine varan eğimlere sahip olduklarından dolayı özellikle yoğun yağışlarda oluşacak taşkın durumlarında ayrıntılı bir şekilde istinat yapılarının nasıl gerçekleştirileceği ve dere yatağına malzeme akmasının nasıl önleneceği somut veriler ve projeler ile açıklanması gerekir. Kırma ve eleme tesisinde kullanılacak günlük 20 metreküp suyun nasıl temin edileceği ve nasıl tahliye edileceği ve ayrıca tahliye durumunda fiziksel ve kimyasal olarak dere yatağına karışmasında bir sorun oluşup oluşmayacağı yönünden de ÇED raporu gerekliliği şart. Dava konusu yerlerde yeni orman gelişinceye kadar toprak içinde kalan köklerin sağladığı toprağı tutma özelliğini ortadan kalkmasına ve yüzeysel, derin erozyonlara, toprağın su tutma özelliğini azalmasına sebep olabilir. Tüm bu verilerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda çevresel etki değerlendirilmesi raporu hazırlanmasın uygun olacağı kanaatine varılarak, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
TELAFİSİ GÜÇ VE İMKANSIZ ZARARLAR DOĞURABİLİR
Mahkeme kararının sonuç bölümü ise şöyle: “Hukuka aykırılığı tespit edilen işlemin uygulanmaya devam etmesi halinde, ortaya çıkacak doğal tahribatın telafisi güç ve imkansız zararlar doğurabileceği kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğuracağı anlaşılan dava konusu işlemin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/2. maddesi uyarınca teminat aranmaksızın dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına, aynı Kanun'un 20/A maddesinin 2. fıkrasının ‘e’ bendi uyarınca kesin olmak üzere, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”