ORMAN YANGINLARININ ÖNLENMESİ İÇİN HAVADAN MÜDAHALE

  • Nevavprestij

Kış mevsiminin gelmesi ve yağışların bu yıl bolluğu, geçtiğimiz yaz yaşana orman yangınları sıkıntılarını da belli ölçüde gündemden uzaklaştırmış durumdadır. Ne var ki yaklaşan yaz mevsiminde bu defa nelerle karşılaşılacağını, şartların nasıl olacağını kestirmek pek kolay değil.  Geçtiğimiz yaz yaşanan ağır hasar sebebiyle, muhtemel senaryolara karşı daha hazırlıklı ve planlı olunacağı beklenebilir. Bununla birlikte daha radikal tedbirlerin de üzerinde durulması ve çalışılması gerekmektedir. Bu yazı orman yangınlarına havadan müdahale konusunda buna örnektir.

 

Ülkemizde orman yangınlarına havadan müdahale ilk defa 90’lı yıllar itibariyle başlatılmıştır. Başlangıçta daha çok helikopter operasyonları ile deneme yanılma şeklinde yürütülen girişimler bu 30 yıl içinde farklı biçimlerde günümüze kadar tekrarlanmıştır. Bu süreç dinamik bir gelişme yerine, daha çok her yıl tekrarlanan bir şekilde. ihale ve hizmet alımları şeklinde yürütülmeye çalışılmıştır. Temel olarak orman ve havacılık sektörleri arasında sağlanan koordinasyona dayalı olarak yürütülmeye çalışılan bu süreç, yıldan yıla değişiklik göstermiş ve inişli çıkışlı bir grafik çizmiş fakat bir türlü istenilen bir istikrara kavuşturulamamıştır.

 

Orman yangınlarına havadan müdahale konusunun doğru anlaşılabilmesi bakımından geçmiş bu 30 yıllık süreç iyi incelenmeli ve analiz edilmelidir. Esasen son yıllardaki orman yangınlarının ağır tahribatı karşısında yoğunlaşan tartışmaların anlamlı sonuçlara ulaşabilmesi için bu geçmiş sürecin pratikleri üzerinde durulmalıdır. Bu makale fikrinin çıkış noktası da burasıdır. Her türlü araç gereç ve insan kaynaklarının varlığına karşılık orman yangınlarına müdahalede istenilen başarıya ulaşılamaması ve belli bir istikrarın yakalanamamış olması önemli bir sorundur.

 

Son birkaç yıldır, orman yangınlarının daha büyük tahribatlara ve kayıplara yol açması dikkatleri sorunun nereden kaynaklandığına yöneltti. Tartışmalar ve suçlamalar yükseldi. Panik halinde, müdahale için mahalli idarelerin uçak kiralama girişimleri oldu. Bunlar esasen önceki yıllarda da pek sağlıklı olmayan, istikrarsız tekrarların son yıllarda daha bariz bir şekilde su yüzüne çıkan göstergeleriydi.

 

Önemli bir oranda çıkış sebebi belirlenemeyen bu yangınlarda iklim değişikliğinin ve kuraklığın da katkıları olabileceği düşünülmelidir. Bunlarla birlikte meydana gelen orman yangınlarına seri bir şekilde müdahale edilememesi, böylece yangınların büyümesi ile tahribatın artması üzerine tartışmalar da bir bakıma daha da alevlendi.

 

Bu tartışmaların odak noktasında ise, orman yangınlarına hava araçlarıyla müdahale yapılması konusu vardı. Biliyoruz ki orman yangınları ile mücadelede yangın öncesinde, yangın sırasında ve de sonrasında yapılması gereken bir dizi hizmet var. Bu hizmetler, esasen birbiriyle bağlantılı ve sağlıklı koordinasyonu gerektiren kapsamlı bir işleyişi gerektiriyor. Bunlara bir birinden kopuk, ayrı ayrı değil, birbiriyle bağlantılı olarak ele alındığında havadan müdahale konusu da normal olarak bütünün bir parçası olarak düşünülmelidir. Ne var ki havadan müdahale, aynı zamanda sürecin en tepe noktasında, can alıcı bir bölgeyi temsil etmektedir. Yangının daha büyümeden, en seri şekilde müdahale ile söndürülmesi için, karadan ve havadan yapılacak müdahalenin, birbirini tamamlayacak bir bütün halinde hareketi önemlidir. Aksi halde ortaya çıkacak zararın ve yıkımın tahmin edilmesi pek mümkün değildir. Bu açıdan orman yangınlarına havadan müdahale edilmesi düzeltici bir tedbir gibi görünmekle birlikte, müdahale süresini minimuma indiren, önemli ölçüde ve daha çok, önleyici tedbirler arasında kabul edilebilir.

 

 

 

Orman yangınlarına havadan müdahale konusu ele alındığında geçmiş 30 yıllık tecrübenin incelenmesinde genel olarak göze çarpan hususlar şunlardır:

 

1)      Yapısal sorun: Orman yangınlarına havadan müdahale, en seri ve en etkili söndürme aracıdır. Ne var ki bu tek başına, diğer sistemlerde bağımsız, sadece sayısal değerlerle ve maliyet hesaplarıyla ele alınabilecek bir konu değildir. Burada, her ne kadar konu kendi başına ele alınıyor gibi görünse de, esas olan bu hizmetin gerisinde; insan kaynakları, eğitim de dahil, uçuşa elverişlilik, hava trafik gibi havacılık kuralları, teknik altyapı, bakım ve onarım, koordinasyon gibi sayısız işlemin ve hazırlıkların önceden, eksiksiz tamamlanmış olması söz konusudur. Ayrıca ormancılık politikaları, bitki ağaç ve ekosistem bilgi ve bilinci de eğitimin içinde yer almalıdır. İki farklı ve ayrı, birbirinden kopuk yapı ile bunun sağlanması pek mümkün değildir.

 

 

 

2)      Koordinasyon: Bu güne kadarki süreçte, esas olarak orman ve havacılık sektörleri, farklı kurumsal yapılar olarak, ayrı parçalar halinde sürece katılmakta ve katkı vermeleri beklenmektedir. Kurumsal yapılarda zaman içinde meydana gelen idari, mali ve farklı amaçlara yönelim gibi değişimler, kalıcı bir ortak payda oluşumunu engellemekte ve bu da sonuca doğrudan yansımaktadır. Koordinasyonda sürekliliğin sağlanması zorlaşmaktadır. Orman yangınlarında en seri ve etkili müdahale araçlarından birisi olan havadan müdahale konusunun kurumsal yapılar arasında varsayılan koordinasyona dayandırılması sürecin zayıf halkasını teşkil etmektedir. Bu tüm sistemin en önemli kırılma noktasıdır.

 

 

 

3)      Kapasitenin belirlenmesi: Orman yangınlarına havadan müdahalede belli bir ölçeğin belirlenmesi faydalıdır. Kapasite denildiğinde öncelikle yangınlara müdahale anlamında ne kadar bir alanın hedef alındığının belirlenmesidir Sistemin, uçaklar da dahil, diğer tüm kapasitelerinin bu referansa göre belirlenmesi doğru olur. Bir anlamda toplam kapasite sistemin parçaları arasındaki bağlantılara dayalıdır. Sistemin parçaları arasındaki iletişim problemi ya da parçalardan birisinin düşük performansı, zincirin en zayıf halkasında olduğu gibi, gerçek kapasiteyi belirler. 

 

 

 

4)      Performans: Bilindiği üzere küresel iklim değişikliği sonucu kış aylarında da beklenmedik orman yangınları gerçekleşebilmektedir. Bu sebeple, kapsanacak alan ile birlikte, örnek; ülkenin tamamı, hatta komşu ülkelerin belli bölgelerini de kapsayacak alanlar belirlenebilir, iklim değişikliğinin Akdeniz havzasındaki genel etkileri göz önüne alınarak diğer ülkeler ile bölgesel bir işbirliği de yapılabilir. Kapasite ve beklenen performans hesapları buna göre orantılı olarak yapılmalıdır

 

 

 

5)      Yıllık iş planı: Orman yangınlarına havadan müdahale konusunda, yukarıdaki hususlar dikkate alındığında, sadece yaz aylarını kapsayacak, yani mevsimsel değil, tüm yılı kapsayacak bir iş planı olmalıdır. Yani küresel ısınma sebebiyle kış aylarında da meydana gelebilecek orman yangınlar dışında esasen yangınlar öncesi alınacak önlemler ve yangın sonrasında geri kazanım için yapılacak çalışmalarda da havacılık hizmetleri kullanımda olmalıdır.

 

Tabi bunların gerçekleşebilmesi açısından talebe karşılık verebilecek doğru hava araçlarının seçimi, kapasite ve performanslarının belirlenmesi gerekiyor. Bunların sayısı yanında, zaman içinde gelişecek yeni teknolojileri de sisteme katabilecek bir esneklikte sağlanması gerekmektedir. Bir de tüm bu filoları işletecek, insan kaynaklarına yönelik bir birimin olması gerekmektedir. Yani havacılık ve orman aynı yapının içinde olmalıdır.

 

 

 

6)      Maliyet: Orman yangınlarına havadan müdahale konusundaki tartışmaların büyük bir bölümü de fiyat ve maliyet üzerine yapılmaktadır. Tabi ki tartışmaların bu çerçeveye sokulması amaca yönelik hedeflere ulaşılmasını zorlaştırır. Yazının başında da söz edilen husus yani havadan yangın söndürme hizmetinin olup olmaması ya da bunun biçimi, meydana gelecek muhtemel hasar ve maddi kayıp ile ölçülemeyecek boyuttadır. Bu sebeple maliyet üzerinden yapılacak tartışmalar kısır kalacaktır. Havacılık uçuş emniyeti açısından bakıldığında daha sağlıklı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Daha açıkçası orman yangınlarının önlenmesi amacıyla yapılan hizmetlerin bütünlüğü dışında, havadan müdahalenin maliyeti ayrı bir kalem olarak ele alınamaz. Karşılık olarak da yanan alan, odun ya da kereste olarak yapılabilecek maddi kayıpları yanında, tahminlerin ötesinde, ölçülmesi pek mümkün olamayan, doğal varlıkların kaybı, çevreye olan etkileri, ekolojik yapıdaki yıkım ve karşılıklı olarak birbirini tetikleyen bir dizi olumsuzluğun meydana getirdiği milli servet kaybının, ölçülmesi de mümkün değildir.

 

Bu değerlendirmeler ışığında bakıldığında, her yıl tekrarlanan koordinasyon girişimlerinde sürekli iniş çıkışlar olmaktadır. Bunun sonucunda özellikle beklenmedik durumlarda hazırlıksız yakalanılmakta ve kısa vadeli, parça çözümlemelere başvurmak kaçınılmaz hale getirmektedir Bu defa da başlangıçta yapılan kar zarar tahminleri, hesaplamaları alt üst olmaktadır.

 

Orman yangınlarına havadan müdahale konusu değerlendirmeye çalışıldığında, bunun tek başına, bağımsız yani kiralama ya da hizmet alımı olarak ele alınmasının mümkün ve doğru olamayacağı net olarak ortaya çıkmıştır. Hemen bunun ardından kurumsal yapıların koordinasyona dayalı, parçalı katkılarıyla da hizmetin başarılı bir şekilde sürdürülmesinin mümkün olamadığı, koordinasyonun yıldan yıla dalgalı ve iniş çıkışlı olduğu tespit edilmektedir. Bu da uzun vade odaklı hedeflerin gözden kaçırılmasına yol açmaktadır.

 

Tüm bu hususlar göz önüne alındığında orman yangınlarının önüne geçilmesi, söndürülmesi ve kaybedilen ormanlarının geri kazanımı, orman varlığının geliştirilmesi açısından farklı bir bütünsel yapının oluşturulması fikri ağırlık kazanmaktadır. Ormancılık ve havacılık sektörlerinin ilgili birimlerini tek bir vücut halinde kapsayacak böyle bir yapının, daha sonra kendi dışındaki ilgili kurumlarla koordinasyona girişmesi mümkündür. Kendi içinde, yangın öncesi yangınların önlenmesi yani yangınlara yol açabilecek risklerin en aza indirgenmesi, yangın sırasında en seri ve en etkili müdahalenin yapılması ve yangın sonrası kaybedilen orman alanlarının ve varlıklarının yeniden kazanılması şeklinde, tüm hizmetleri yerine getirecek birimlere sahip, tek bir kurumsal yapının olması gerekmektedir.

 

Bu farklı ve ayrı yapının, yangınların önlenmesi ve ormanların geliştirilmesi amacıyla belirlenecek vizyon ve misyonunun gerçekleşmesi doğrultusunda mali özerklikle beraber, bilimsel çalışmalar, AR-GE, insan kaynakları, sosyal ilişkiler, eğitim ve benzeri tüm konularda yetkili olması gerekmektedir. Hizmetin tamamını tek elden yürütecek güçlü ve etkili bir yapı kurulabildiği takdirde genel olarak maliyetler de en aza indirgenmiş olacaktır. Tabi ki böyle bir yapının olabildiğince şeffaf ve denetime, hesap vermeye açık olması gerekmektedir. Olayın ekonomik boyutu ile birlikte kamuoyu ile paylaşılan sosyal, toplumsal, gönüllülük boyutunu da bu yapı yönetmelidir.

 

Bu durumda iki ana husus öne çıkmaktadır. Birincisi orman yangınlarının önlenmesi, orman yangınlarıyla etkili mücadele ve orman varlığının geliştirilmesi konusunda, temelde tüm hizmetleri bünyesinde taşıyacak farklı ve yeni bir kurumsal yapının oluşturulması fikrinin benimsenmesi, ikincisi ise bu yapının kurulumuna ve işleyişine temel teşkil edecek ve yol gösterecek, uzun vade odaklı bir stratejik planın hazırlanması. Bunlar sürekliliğin ve gelişimin sağlanması bakımından da kaçınılmazdır.

 

Bu ana hedefler doğrultusunda böyle bir güçlü kurumsal yapının oluşması ve mevzuatın bütünleştirilmesi açısından her kurumdan ve her kesimden kişilerin görüşlerinin ortaya konulması, tartışmaların sürdürülmesi hata riskini en aza indirgeyecek çözümlemelere doğru gidilmesini kolaylaştıracaktır.