Muğla’da kadınların, Pınar Gültekin’i öldüren Cemal Metin Avcı’ya "haksız tahrik indirimi" ile 23 yıl hapis cezası verilmesini protesto etmek için başlattıkları adalet nöbeti, sürüyor.
Muğla’da kadınlar, Pınar Gültekin’i öldüren Cemal Metin Avcı hakkında verilen hapis cezasında haksız tahrik indirimi uygulanmasını protesto etmek amacıyla 27 Haziran Pazartesi günü Menteşe ilçesinde bulunan Sınırsızlık Meydanı’nda adalet nöbeti tutmaya başlamıştı. Kadınlar, nöbetlerini; Gültekin’in öldürüldüğü 16 Temmuz'a kadar her pazartesi günü sürdüreceklerini açıklamışlardı.
Muğlalı kadınlar, dün yine Sınırsızlık Meydanı’nda, ellerinde “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” yazılı pankartlar ile toplandı. Menteşe Kadın Platformu adına basın açıklaması yapan Dilek Bulut ise şunları söyledi:
“HER ŞEY O KADAR NETTİ Kİ KATİL CİNAYETİ TÜM AYRINTILARI İLE İTİRAF ETMİŞTİ”
“İki yıldan beri Menteşe Kadın Platformu Bileşenleri ve Türkiye’deki pek çok kadın örgütü ile birlikte, 13 duruşma boyunca Pınar’ın Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’nde vahşice ve soğukkanlılıkla işlenmiş cinayetinin yargılanmasını değil, bir kadının yargılanmasını izledik. Pınar’ın hayatı, yaşamı, giydikleri, söyledikleri, gittiği yerler katilin haklı gösterilmesi için mahkeme salonunda ifşa edildi. Oysa her şey o kadar netti ki katil cinayeti tüm ayrıntıları ile itiraf etmişti. Pınar canavarca katledilmişti. Canavarca hislerle cinayet işlemek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almasını beklediğimiz katil Cemal Metin Avcı hiçbirimizin aklının ve vicdanın almadığı bir biçimde “haksız tahrik” indirimiyle 23 yıl ceza aldı.
“BU KARAR NASIL BİR VAHŞETLE BİR KADINI ÖLDÜRÜRSENİZ ÖLDÜRÜN BİZ SENİ KORURUZ DEMEKTİR”
20 Haziran’da verilen bu kararın gerekçeleri tüm kamuoyunun merak konusuydu. Katile Pınar ne yapmıştı da önce boğulmayı, canlı canlı yakılmayı, üzerine beton dökülmeyi hak etmişti? 13 Mahkeme boyunca bunun gerekçelerini aradı erkek adalet. Haksız tahrik indirimini alabilmek için üç kere savunma değiştirdi katil. Önce Pınar’ın para talep ettiğini, sonra kendisini bıçaklamaya kalktığını, sonra da özel görüntülerini videoya kaydedip tehdit ettiğini söyledi. Hiçbiri duruşmalar boyunca kanıtlanamadı ama mahkeme pek çok davada göstermediği titizliği bu davada gösterdi. 27 yaşında bir kadının tüm özel hayatını, telefonlarını, bilgisayarını, ilişkilerini ve arkadaşlarını didik didik edildi. Her aşaması tasarlanmış olan bu cinayet sonunda, katil erkek adaletin koruyuculuğu ile haksız tahrik indirimini kaptı. Bu karar nasıl bir vahşetle bir kadını öldürürseniz öldürün biz seni koruruz demektir.
“TÜM BU KURGUNUN, PLANIN VE EZBERİN, ANLIK BİR TEPKİ CİNAYETİNDEN KAYNAKLANDIĞINA KİM İNANIR”
Bir erkeğin tasarlayarak ve planlayarak, ailesiyle beraber delilleri yok ederek, ‘benim vicdanım rahat, heyetin de rahat olsun’ diyerek, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yüksek görüşlerini beyan ederek işlediği cinayetin, sadece kadının haksız fiillerine karşı işlenmiş tepkisel bir suç olduğu sonucuna nasıl ulaşılır? O kadının öldürülmesinden sonra o delillerin yok edilmesine yardım edenler -ki bu delillerden biri kadının bizzat kendisi- nasıl beraat eder? Buna, nasıl haksız tahrik gibi bir indirim sebebi uygulanır? Nasıl bir anlık hiddet ve anlık tepki, bir kadını yakarak öldürdükten saatler sonra üzerine beton dökmeye varıp, yakalanınca da kadını ayaklar altına alan bir savunma yapmaya varır? Tüm bu kurgunun, planın ve ezberin, anlık bir tepki cinayetinden kaynaklandığına kim inanır? Pınar’ın bedeni bulunmasaydı, hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edecek olan o katil ve işbirlikçileri nasıl haksız tahrik altında bu cinayeti işlemiş görülebilir?
Hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeyen pişkin bir erkeğe, haksız tahrik indirimi tam da bu şekilde uygulanıyor: İstanbul Sözleşmesi’nin yokluğunda. Çünkü Sözleşme’nin 42. maddesi, herhangi bir şiddet eyleminden sonra başlayan cezai soruşturma ve kovuşturmalarda, erkeklerin namus, gelenek, görenek, erkeklik onuru, kültür, toplumsal durum gibi bahanelerle cezada indirim alamayacağını, bu sebeplerle haksız tahrik hükmünün uygulanmayacağını garanti altına alıyordu. Bunun içindir İstanbul sözleşmesi inadımız. Yaşamlarımızdan vazgeçmememiz katiller tahrik olduklarında indirim alıp sokaklara salınmasınlar diyedir mücadelemiz. Onun için buradan bir kere daha sesleniyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.
“BİR KADININ YAŞAMININ, BİR ERKEĞİN TAHRİK OLMASINA GEREKÇE OLAMAYACAĞINI BİLİYORLAR, BİLİYORUZ”
Eğer İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay aşamalarında sonuç değişmezse, fail indirilmiş cezanın da belli bir kısmını yatacak, ardından denetimli serbestlik hükümleri de uygulanacak ve ceza evinden çıkacak. Bir kadının yaşamının, bir erkeğin tahrik olmasına gerekçe olamayacağını biliyorlar, biliyoruz. Tüm istinaf ve Yargıtay süresince tüm kadınlar bu davanın takipçisi olacağız. Bir tek kadın daha öldürülmesin diye, katiller tahrik indirimi alamasın diye, eşit ve özgür bir yaşam için, gerçek adalet bir gün kadın katillerini sadece bir kadını öldürdüğü için ömür boyu hapsetsin diye. Bu dava kadın örgütleri açısından bitmemiştir.
“PINAR GÜLTEKİN DAVASI BİTMEDİ. YENİ BAŞLIYOR”
Tüm kadın katilleri ve onlara yardım edenler gereken cezayı alana kadar her bir kadın cinayeti davası bizim davamızdır. Katillerin ve hakimlerin vicdanları rahat olsa da bu ülkedeki tüm kadınlar katillerin cezalandırılması ve bu cinayetler sonlanıncaya kadar yılmadan, susmadan isyan ve mücadele etmeye devam edecektir. Bu karar tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nin feshi gibi kadın örgütleri açısından yok hükmündedir. Erkek adalet tarafından verilmiş bu kararı kabul etmiyoruz. Pınar Gültekin davası bitmedi. Yeni başlıyor. Pınar Gültekin ve tüm öldürülen kadınlar isyanımızdır. Gerekçeli kararı tanımıyoruz. Karar bir an önce bozulmalı katil Cemal Metin Avcı ve işbirlikçileri gereken cezayı almalıdır. Kadın cinayetleri meşrulaştırılamaz. Kadın katillerine ödül gibi cezalar verilemez. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz.”