ada
KPMG'nin 2023 yılında yayımladığı Healthcare Horizons (Sağlık Hizmetlerinde Ufuk) raporuna göre pandemi, gelecekte sektörü vurması beklenen kriz dalgalarının sadece ilki olabilir. Buna karşın geçmişten gelen yöntemlerin; mevcut ve gelecekteki zorlukların büyüklüğüne yanıt vermede etkili olması mümkün görünmüyor. Sağlık hizmetlerinde ortaya çıkan bu riske karşı yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyuluyor.
KPMG'nin raporu; teknolojiyi, toplumları ve iş gücünü kucaklayan kapsayıcı dönüşümü sağlayacak yol haritası için sağlık hizmetlerinde karşılaşılan zorlukları ve gelecekteki eğilimleri ortaya koyması açısından önem taşıyor. Rapor, sektördeki liderlere önümüzdeki on yıl içinde sağlık hizmetlerini de derinden etkilemesi beklenen teknoloji ve veri, tüketici merkeziyetçilik, iş gücü, toplumlar ve son olarak çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) alanlarında gelecekte ortaya çıkması beklenen trendlerin gücünden faydalanabilecekleri önemli bilgiler veriyor.
KPMG Türkiye Sağlık ve İlaç Sektör Lideri Başak Diclehan, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “İnsanların sağlık hizmetlerine entegre edildiği, bakım hizmetlerini doğrudan etkileyebildikleri, bir hastanın tedavi ve takip için sanal gerçeklik teknolojisini kullanabildiği, sağlık çalışanlarının refahına öncelik verildiği, teknolojinin; rutin görevlerin çoğunu üstlendiği bir sağlık dünyası hayal edin. KPMG olarak küresel ve Türkiye sağlık hizmetleri için hayal ettiğimiz ufuğun bu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu geleceğe doğru yol almak için hazırlanan bu raporumuz, sektördeki mevcut krizin yanı sıra gelecekteki zorlukları da ortaya çıkarak geleneksel yaklaşımları sürdürmenin risklerini ve kapsayıcı sağlık sektörüne doğru yol almanın sunacağı potansiyel faydaları inceliyor. Ayrıca, gelecekteki trendlerin toplum üzerindeki etkisine bakarken bu trendlerin sektöre ve tedavi ekosistemlerine uygulamanın sunacağı fırsatları aktarıyoruz. Raporumuz kapsayıcı sağlık hizmetlerinin geleceğini bugünden yakalamak isteyen liderlere ışık tutacak önemli bulgular sunuyor. Bu çalışmamız sayesinde, sağlık kuruluşları kriz dalgalarını kolaylıkla aşabilir ve sağlık hizmetleri için yeni bir geleceğe doğru güvenle yol alabilir.”
Sağlık hizmetleri sert bir fırtına ile karşı karşıya
KPMG'nin Healthcare Horizons raporuna göre, sektörde pandemi öncesi zaten var olan sorunlar pandemi ile birlikte birbirini izleyen kriz dalgalarına dönüşerek dünyanın dört bir yanındaki sağlık sistemlerinin varlığını tehdit ediyor. Sağlık hizmetlerine erişim ve artan talep, iş gücü yetersizliği ve personelin yoğun mesai altında çalışmasıyla ilgili krizler birçok ülkede sağlık kuruluşlarını etkiliyor. Üstelik COVID-19 salgınından çok önce sağlık sistemlerini zaten etkileyen riskler de sürüyor: Yaşlanan ve artan nüfus, bulaşıcı olmayan hastalıkların ağırlaşan yükü, ekonomik eşitsizlik, uzun süredir iş gücü arzında yaşanan sorunlar ve eski teknolojilere süregelen bağımlılık. Küresel çapta sağlık sistemleri çökme riski altında ve sektörde görev yapan üst düzey liderler de bu konuda harekete geçmeleri için büyük baskı görüyor. Dünyanın dört bir yanındaki haberler de sektördeki krizlere dikkat çekiyor ve kamuoyu genellikle "daha fazla bütçe" veya "daha fazla sağlık çalışanı istihdamı" ile ilgili çözümler talep ediyor. Ancak rapora göre sorun şu ki, geleneksel yaklaşımlar artık geçmişte kaldı ve bu yöndeki çözümlerin yaklaşan zorlukların büyüklüğü dikkate alındığında etkili olma olasılığı düşük.
Tehdit mi yoksa gelişim mi?
KPMG'ye göre, sektörde gelecekte kapsayıcılığı gerçekleştirmek için sağlık sistemlerinin ve kuruluşlarının işleyişinde köklü değişimlere ihtiyaç var. Zorlukları ele almak ve nüfusun 5 ila 10 yıl içinde sahip olacağı sağlık hizmeti modellerini tasarlamak için sektörün şimdiden harekete geçmesi gerekiyor. Raporda teknolojik inovasyonun sağlık hizmetlerinin geleceği için gerekli olsa da tek başına “günü kurtarmayacağı” görüşüne de yer veriliyor. Bu nedenle, insanların tedavilerde nasıl aktif olabilecekleri ve sağlık çalışanlarının çalışma şekillerini nasıl temelden dönüştürebilecekleri konularında inovasyonun eşit derecede önemli olduğuna vurgu yapılıyor. Rapor bu yaklaşımdan yola çıkarak sağlık hizmetleri sektörünün geleceğine yön verecek trendleri şu ana başlık ve alt başlıklar altında sıralıyor:
Teknoloji ve veri
Web 3.0, internet üzerindeki verilerin merkezsizleşmesine neden olacak ve gücün vatandaşlara geçmesini beraberinde getirecek.
Metaverse, kuruluşların etkileşim içerisine girebilecekleri yeni alanlar yaratacak.
Bilişsel teknolojilerin (ör. makine öğrenimi, doğal dil işleme, konuşma tanıma ve robotik) yaygın olarak benimsenmesi, insanlar ve makineler arasında sorunsuz etkileşimleri kolaylaştıracak.
Yapay zekâ (AI) olgunlaşmaya devam edecek, çalışanları rutin görevlerden kurtaracak ve daha fazla inovasyona olanak sağlayacak.
Fiziksel bir ürünün ya da bir hizmetin sanal modeli olarak tanımlanan ve giderek daha karmaşık hale gelen dijital ikizler, bireylerin ve kuruluşların gerçek dünyadaki kararlarının sonuçlarını doğru bir şekilde simüle etmelerine ve tahmin etmelerine olanak tanıyacak.
Tüketici merkeziyetçilik
Akıcı, kişiselleştirilmiş ve çok kanallı deneyimlere yönelik talep artacak.
Ekosistemler kurum merkezli olmaktan ziyade tüketici merkezli olacak.
Pazarlar yakınlaşacak ve konsolide olacak.
Dijital platform tabanlı tüketim yaygınlaşacak.
İş Gücü
Refahın ve çalışan odaklı inovasyonun hayati önemde görüldüğü çalışan merkezli kuruluşlara doğru geçiş yaşanacak.
Mikro sertifikalar daha esnek iş gücü ortamı yaratarak yetenek gelişimini ve beceri kazandırılmasını sağlayacak.
Yerel hizmetlerin sınırların ötesine geçerek sunulabilmesi dijital açıdan yetenekli iş gücü tarafından desteklenecek.
Toplumun güçlendirilmesi
Karmaşık toplumsal zorlukların ele alınmasında toplumlar aktif hale getirilecek.
Toplumsal zorlukların üstesinden gelmek için kamu ortaklıkları artacak.
Yerelleşme eğilimi küresel platformların yaygınlaşması ile kolaylaşacak.
Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG)
İnsanların yönetişim, çevresel ve sosyal etki konularında kurumsal hesap verebilirlik ve şeffaflık talep ettiği dürüstlük temelli bir sağlık ekonomisi ortaya çıkacak.
Tüm kuruluşlar, iklim üzerindeki etkilerini ve karbon ayak izlerini azaltmaları için artan baskı ile karşılaşacak.
Yeni sermaye kaynaklarına erişim, ESG göstergelerindeki performansa bağlı olacak.