TARIM ÜLKESİ ÜLKEMİZ NE DURUMDA

  • Nevavprestij

Yıllarca okullarımızda kendi kendine yetebilen ülkeler sıralamasında birinci olduğumuzun söylendiği ülkemiz ne durumda bir bakalım. 

 

Son yıllarda gazete haberlerinin ön manşetleri tarım ürünlerinin fiyatından bahsetmekte. Siyasilerimizde aynı konularda tartışıyor. Halk da pazarda manavda tarım ürünlerine artık paraları yetmediğini belirtiyor. Üreticiye baktığımızda artık üretemediğini söylüyor. Yakıt, tohum ve işçilik fiyatlarını öne sürerek “ürettiğimizle kazanamıyoruz” diyor.  

 

Ülkemizi yönetenler bu sorunu çözmek için dışarıdan daha ucuza ürün satın alıp piyasaya sunuyorlar. Olmadı tanzim satış merkezleri açıp ucuz satış yapmaya çalışıyorlar. 

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan derlemeye göre, Türkiye'nin karasal büyüklüğünün (769 milyon 632 bin dekar) yüzde 31,1'i tarım alanlarından oluşuyor. 239 milyon 430 bin 535 dekarla Türkiye'nin tarım alanı, neredeyse Birleşik Krallığın toplam karasal alanına (241 milyon 930 bin dekar) yakın bulunuyor. Hollanda gibi küçük Avrupa devletlerini saymıyoruz bile. 

 

Bu kadar büyük tarım alanı ve bu kadar çok nüfusun olduğu bir ülke neden bu hale düşer. Burada yanlışlar, hatalar ve beceriksizlikler olduğu görülüyor. Yoksa kasten tarımımızı batırıyorlar demek durumu ortaya çıkıyor ki buna inanmak da zor. Bu arada 10 Binlerce ziraat mühendisi de iş aramakta olduğu ülkenin gerçeğidir. Az sayıda üretimimiz yurt dışından sorunlu mal diye geri geliyor bu da ayrı bir sorun tabii. 

 

Ülkemizde köylülük zordur. Köylünün makinesi yoktur, parası yoktur, ürettiği malı değerinde satacak bir kooperatifi yoktur. Yani köylü bir başınadır. Topraktan gelen parayla geçinemeyen köylüye artık büyük şehir yolu gözükmüştür. Taşı toprağı altın denen İstanbul gibi şehirlere zoraki göç başlamıştır. Ve köyler boşaltılmaya başlanmıştır. Bu bir projemidir. O da ayrı bir konu. 

 

Köylerdeki evlerini kapatıp yeni umutlarla büyük kentlere giden köylüler geç de olsa gerçeği tüm çıplaklığıyla görürler. Öyle dendiği gibi taşı toprağı altın değildir oralar. Köyde kapının önünde ektiğin soğan, patates, domates ve evde yapacağınız ekmek karnınızı duyurur. Kentte öylemi her adım para. Kira ayrı bir dert. Eldeki para bitince sefalet başlar. Bu durum’da herkes birbirine yabancı. Köye dönse olmaz, şehirde kalsa geçinemiyor. Köylü iki arada kalmış şekilde yaşama tutunmaya çalışır. 

 

Ülkeyi yönetenler üretim olmadan kalkınma olmaz kuralını bilmek zorundalar. Tarım alanı var, çiftçi var ve 10 binlerce ziraat mühendisi iş bekliyor. Ülkeyi felaketten kurtarmak için daha da geç olmadan başa dönmek gerekir. Ülkemizde ekonominin zor durumda olduğu gerçeğini görmek gerekir. Artık enerjimizi boşa harcamadan gereksiz tüketimden kaçarak yalnızca üretime geçmemiz gerçeğini kabul etmeliyiz.