Son zamanlarda sıkça uygulamaya konulan yayın yasağı, son yaşadığımız Boluo tel yangını olayında da yaşandı ancak gösterilen tepkiler üzerine kaldırıldı.
Yasaklar daha çok bazı bilgi ve bulguların toplum yararına duyulmasında sakınca görüldüğü koşullarda uygulanmalıdır.
Basın özgürlüğü bağlamında ele aldığımızda da “Basın özgürdür. Bu özgürlük, bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.”
İletişim teknolojisinin tüm dünyada hızla gelişmesi ve yayılması nedeniyle de artık hiçbir şeyin gizli kalması pek mümkün olamıyor.
O nedenledir ki; gerçekleri kamuoyundan gizlemek yerine doğru ve objektif bilgilendirme yapmak daha uygun ve anlamlıdır.
“Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün, otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”
Gelelim son otel olayı nedeniyle önce konulup sonra kaldırılan yayın yasağına!..
Yargıya ve hukuka duyulan güvenin her geçen gün daha da azaldığı ülkemizde her yasak bir dolu kuşku, korku ve soruyu da beraberinde getirir.
“Acaba yine neyi gizlemeye çalışıyorlar, yine kimler korunmak isteniyor?” türünden kaygılar ve eleştiriler tartışılmaya başlıyor.
Örneğin; iktidarın yıllar önce inşaatçıların isteği üzerine itfaiye denetimini ve yetkisini nasıl ortadan kaldırdığı mi gizlenmek istendi.
5 Nisan 2012 günü Resmi Gazete’de yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla bir dizi yönetmelikte değişiklikler yapıldı.
O dönem uzmanların dışında pek kimsenin dikkatini çekmeyen torba yasanın içerisine yerleştirilen sinsi bir maddeyle Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelikte bir değişikliğe gidildi.
Yönetmeliğin 6. Maddesinin 4. Fıkrasında yer alan “Projeler, ilgili belediye itfaiye birimlerinin uygun görüşü alındıktan sonra, ruhsat vermeye yetkili merciler tarafından onaylanarak uygulanır.”
Bu madde şöyle değiştirildi.
“Projeler, ruhsat vermeye yetkili merciler tarafından onaylanarak uygulanır.”
Yani itfaiye devre dışı bırakıldı.
Çünkü müteahhitler, TOKİ taşeronları öyle istemişti.
Bununla yetindiler mi sanıyorsunuz?
Aynı tarihlerde, Şehircilik ve Çevre Bakanlığı tarafından “Yapı kullanma izinlerinde başvuru sahibinden bilgi ve belge istenmesine ilişkin esaslar” başlığı altında hazırlanan değişiklikler 3 Nisan 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe sokuldu.
Değişiklikte şöyle deniyordu:
“Yapı kullanma izni vermeye yetkili idarece, başvuru sahibinden kullanılan malzemenin irsaliye ve faturası, doğalgaz uygunluk belgesi, yangın güvenlik(itfaiye) raporu, sığınak raporu, emlak alım vergisi ilişik kesme belgesi, yapı denetim kuruluşu tarafından gerçekleştirilen temel, toprak ve ısı yalıtım vizeleri başta olmak üzere herhangi bir vize işlemi için ilgili idarece hazırlanacak onay belgesi, çevre düzenine ilişkin yazı, işgaliye borcu olmadığına ilişkin yazı, vergi dairelerinden vergi borcu olmadığına ilişkin belge, belediye tarafından alınan vergi ve harçların makbuzları ve buna benzer belgeler istenmez.”
Bu ne demektir?
“Çevre Bakanlığı’nın yayımladığı genelge doğrultusunda yangın projeleri itfaiye elemanlarınca incelenmeyecek ve iskan kontrolleri itfaiye tarafından yapılmayacak. İtfaiye sadece bina kullanılmaya başladıktan sonra denetim yapacakmış. Denetim yapsa da yetkisi olmadığından sadece göstermelik olacaktır.
Avrupa’da projelerin itfaiye tarafından incelenmediği Türkiye’den başka bir ülke gösterilemez. Bürokrasiyi azaltmak düşüncesiyle Başbakanlık tarafından , inşaat lobisi ve TOKİ’nin taşeronlarının baskısıyla yangın yönetmeliği değiştirildi.”
Şimdi yine bu otel faciasıyla ilgili de göstermelik bir soruşturma açılır.
Tıpkı daha önceki yangınlarda, deprem, maden kazalarında olduğu gibi olay zamana yayılarak unutturulmaya çalışılır.
76 insan bir ihmalin kurbanı olarak yaşamını yitirmiş kimin umurunda!
“Yazdığı bir makale, yaptığı bir konuşma, paylaştığı bir mesaj yüzünden kimleri gözaltına alırız, tutuklar, cezaevine koyarız.” ya da muhalefeti nasıl susturur, itibarsızlaştırırız telaşındaki iktidar için bu konular sıradan adli vakalar!
Tevfik Fikret’in bir şiiri geldi aklıma!..
“Yiyin efendiler yiyin, bu hanı-iştiha sizin.
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner, bugün çatırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak.
Atıştırın, tıkıştı
rın, kapış kapış, çanak çanak!”