YEREL YÖNETİMLER KUŞATILIYOR!

  • Nevavprestij

Son yerel seçimlerde ummadığı ölçüde büyük bir hezimet yaşayan iktidar partisi AKP ve Cumhur ittifakı bileşenleri bunun acısını kaybettikleri kentlerin vatandaşlarından çıkarıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal’in yerleştirmeye çalıştığı evrensel kurallar ve aydınlanma çabalarıyla edinilmiş sosyal yaşam kültürüne sahip bu halk da tek adam yönetimini içine sindiremedi.

 

Bir yanda daha çok özgürlük, daha adil bir paylaşım için mücadele eden emek ve demokrasi yanlıları, öte yanda koşulsuz tek adama biat eden bir topluluk.

 

Topluluk diyorum, bu haksız sömürü ve soygun düzeninden sağladıkları çıkar ve avantajlar yok olduğu anda dağılacak, yön değiştirecek bir kalabalıktan söz ediyoruz.


Az sayıda fanatik, sadık Erdoğan taraftarları dışında iktidar yanlılarını bir arada tutan tek neden haksız kazanç ve çıkar ilişkileridir.


Bir iktidar değişikliğinde anında yeni güce tapınacak bu büyük güruh ne yazık ki şu an iktidarı belirleme şansına sahip.

Bunu bilen mevcut iktidar işte bu açmazı ve düzenden rahatsız olan geniş kesimlerin çaresizliğini, örgütsüzlüğünü kullanıyor.

 

Dikkat ederseniz en çok da örgütlü toplum kesimlerine ve yöneticilerine saldırıyorlar.


Türkiye Barolar Birliğinden, Türk Tabipler Birliğinden rahatsız oluyorlar. Toplumun en örgütlü kesimlerinden olan eğitim emekçilerinden korkuyorlar.


Sendikalar içinde yanlarına aldıkları sarı sendikalar olmasına karşın sınıf sendikacılığını savunan DİSK ve bağlı sendikalar uykularını kaçırıyor.

En çok da son dönemde muhalefete kaptırdıkları yerel yönetimler ve onların halk desteğinden korkuyorlar.

 

Bu yüzden son dönemde artan kayyum uygulamaları!


Bu yüzden her fırsatta muhalif belediye başkanlarına soruşturmalar açtırıp, hukuksuz gözaltı ve dayanaksız tutuklamalarla korkutmaya, sindirmeye çalışıyorlar.
Bunu yapamadıkları belediyelere de geçmişten kalan vergi ve sigorta prim borçlarını bahane ederek haciz uygulamaları başlatıyorlar.


Gelir kaynaklarını yok etmeye, genel bütçeden alacakları paylara el koymaya başladılar.
Bu haksız, hukuksuz duruma direnen olduğu gibi, “devleti karşıma alamam” öngörüsüzlüğüyle halka ait belediye mülk ve arazilerini satışa çıkaran belediye başkanları da var.
Bizim konumuz bu belediye başkanları değil kuşkusuz.

Her başkandan aynı direnci, aynı kararlılığı beklemek doğru olmaz.
olmamak.


Benzer bir uygulama Bodrum Belediyesinde de gerçekleşti.
Son yapılan Belediye Meclisi toplantısında CHP’li meclis üyelerinin tüm üyelerinin kabul oyuyla Belediye Başkanına mülk satışı konusunda yetki verildi.
Bu karar sonrası Bodrum halkı bıçak gibi ikiye bölündü.

 

Bir kısmı, “bu varlıkların gerçek sahibi halktır, onların izni ve onayı olmadan satamazsınız.” Diyorlar.
Bir kısmı da “Belediye Başkanı ne yapsın, iktidar buna mecbur etti.” Diyor.

 

Belediye Başkanı da “Kaynak yaratamazsak personelin maaşını bile ödeyemeyiz.” Açıklamasıyla kendini aklamaya çalışıyor.


Yani sonuçta yerel yönetimlerle halk karşı karşıya geldi. İktidarın istediği de buydu!..
Her başkandan Rize Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun gösterdiği cesur davranışı, kararlı mücadeleyi bekleyemeyiz.


Toplumcu belediyecilik, doğrudan, katılımcı yerel yönetim anlayışını kendi belediyesinde uygulayan çok az örneklerden birisidir, Fındıklı Belediye Başkanı.


Her türlü zorluğa, engellemeye, baskı ve hukuksuzluğa karşın halkını arkasına alan başkanlar yaratıcı yöntemlerle sorunlara çözüm üretebilirler.


Bodrum Belediye Başkanından benzer bir yaklaşım beklemek ne kadar doğru olabilir?


Bu söylediklerimizi gerçekleştirecek iradeyi gösterebilmek için inançlı, ideolojik alt yapısı olan, siyasal birikime ve kararlılığa sahip bir ekip gerekir.


Ne yazık ki Tamer Başkanın göreve geliş süreci böyle bir kadronun oluşmasına imkan vermediği gibi genel merkez gereksiz müdahalelerle inisiyatif alanını daha da daralttı.


Öyle olunca da mevcut iktidarın, belediyeleri işlevsiz hale getiren, başarısız göstermeye yönelik her türlü saldırılarına açık belediye görüntüsü var.


Bence Tamer Başkan da geçmişte olduğu gibi kamuoyunu bilgilendirme ve iletişim konusunda yeterli kanalları oluşturamadığı gibi halkı alacağı kararlara ortak etme konusunda yeterli çabayı gösteremedi.


Tek suçlu başkanmış gibi tüm eleştiri oklarını ona yöneltmek doğru değil.
Bodrum halkı Tamer Mandalinci’yi değil Cumhuriyet Halk Partisini tercih etti.
Kaldı ki, bu borçlar da önceki dönem CHP’li belediyeden kaldı!..
Şimdi yaşadığımız tüm olumsuzlukların hesabını öncelikle parti yönetimi vermek zorundadır.